Anti-Fener sendromu!
Haberin Devamı ›
Bir zamanlar Beşiktaş modaydı. Gordon Milne döneminde zaferden zafere koşan Siyah-Beyazlılara diğer takımlar gıptayla bakıyordu. Dolayısıyla bir kıskançlık vardı. Başarılar katlandıkça futbolseverler Beşiktaş'a karşı şampiyonluk mücadelesi veren takımları destekler oldu. Bir bakıma Anti-Beşiktaş cephesi oluştu! Beşiktaş'ın başarılarının altında hep bir çapanoğlu arandı. Bu sendrom Beşiktaş zirveden düşene ve yerini bir başkası; Galatasaray alana kadar sürdü.
Bu kez süreç Galatasaray için çalıştı. Aynı senaryolar, aynı paranoyalar, aynı komplo teorileri havada uçuştu. Fatih Terim ve talebelerinin emeklerine, çabalarına gereken saygı gösterilmedi. Yerel başarıyı evrensele taşımalarına rağmen...
Bugün ise devir Fenerbahçe'nin devri. Türkiye'nin maddi, manevi ve kurumsal açıdan en iyisi. Çünkü Aziz Yıldırım kulüpleşmek için doğru olanları yaptı. Yalnız futbolda değil, diğer branşlarda da her sezon yarışın içindeler. Bu sezon futbolda Trabzonspor ile çekişiyorlar. Ancak yine aynı hastalığımız nüksetti. Toplum ikiye bölündü; Fenerbahçe ve karşıtları diye.. Ve bir kez daha gerçeğin yerini paranoya aldı. Fenerbahçe'ye karşı Trabzon'un yanında saf tutanlar her taşın altında Aziz Yıldırım'ı arıyor. Fenerbahçe ise düşman bir dünyada yaşadığının vehmine kapılmış durumda. Giderek kendine kibirden bir koza örüyor.. Ve kendini içine hapsediyor. Karşılıklı saflaşmalar, karşılıklı atışmalar. Her hakem hatasının altında bir komplo teorisi aranıyor. Bir akıl tutulmasıdır gidiyor. Bu gidiş sağlıklı bir gidiş değil. Hepimiz birer amok koşucusu olmuşuz! Birbirimizi yok etmeye programlanmış gibi. Kanlı finişe ramak kaldı!