Adnan Polat'ın eseri
Haberin Devamı ›
Bu takım nice finaller, nice final gibi maçlar gördü. Elland Road, Westfallen gibi cehennemlerden çıktı. “Welcome Ali Sami Yen Hell” sözünü, Avrupa devlerinin zihinlerine kazıdı. “Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray” sloganını yedi düvele ezberletti. Haklı olarak ‘Avrupa Fatihi’ unvanını kazandı. Bütün bu inanılmaz işleri, kuşaktan kuşağa aktardığı büyüklüğü sayesinde gerçekleştirdi. İşte dün gece de en büyük kozu bu büyüklüğüydü. En zor zamanlarda devreye giren büyük takım refleksiydi, Sarı-Kırmızılı renklere gönül verenleri umutlandıran. Ama ne var ki, kupa rövanşında bu silahı da devreye giremedi, Galatasaray’ın. Çünkü bu bilinçten yoksun bir futbolcu topluluğu vardı sahada.
Ligde yaşanan korkunç hüsranın ardından koca bir sezonun bir maça sıkışması, elbette bir stres ve gerilim yaratacaktı, Galatasaraylı futbolcularda. Ancak bunun üstesinden gelmenin yolu da, giydikleri formanın ağırlığını kavramalarıyla mümkündü. Gelgelelim, Sarı-Kırmızılı takımda, sırtında taşıdığı formanın kutsiyetini idrak etmiş görünen futbolcu yok gibiydi. Evet, Avrupa trenini kaçıracak olmanın getirdiği bir ekstra motivasyon, hırs, istek ve mücadele vardı. Ama bir şey eksikti Galatasaray’da: Futbol aklı. Cim Bom yine oyun kurmakta zorlandı. Yine dağınıktılar. Çabuk düşünemediler, çabuk oynayamadılar. Oynamak istedikleri zaman da çabuklukla telaşı birbirine karıştırdılar. Oysa büyük takım futbolcusu, top ayağına gelmeden bir sonraki hamleyi düşünmek, kazanılan duran topları akıllı kullanmak zorundadır. Bütün bunları yapamazsa büyük takım topçusu olamaz. Tıpkı dün Gaziantep karşısına çıkanların olmadığı gibi. Sıradan futbolcuları takıma doldurarak Galatasaray’ın büyüklüğüne halel getiren, takımı büyük hedeflerden uzaklaştıran Adnan Polat’ın eseridir, dün geceki tablo. Hesabını da vermek boynunun borcudur. Kongreyi, imzayı mimzayı beklemeden...