O locanın adı Alex olsun

Haberin Devamı ›
Brezilya-İstanbul hattında uzun bir maraton... Her gidişte ikna çabaları, her dönüşte soru işaretleri... Bir türlü bitmiyordu transfer...
Altaylı: ‘Alex malex gelmez’
14 Ocak 2004’te, koyu bir Galatasaray taraftarı olan, şu an Habertürk Genel Yayın Yönetmenliği’ni yapan Sayın Fatih Altaylı’nın yazısı özetliyor aslında o günleri:
“Gazetelerde Fenerbahçe’nin transfer haberlerini okudukça gülüyorum. Bir camianın taraftarları ile bu kadar mı dalga geçilir! Haftalardır bir Alex yaygarası. Geliyor, gelecek, eli kulağında. Taraftar da heyecanlanıyor, umutlanıyor. Sevgili Fenerbahçe taraftarları bu haberlere sakın kanmayın. Alex malex gelmiyor. Gelmez. Gelemez.
Alex dedikleri şu sıralarda Brezilya’nın en popüler adamlarından biri. Geçen yıl Real Madrid’in transfer listesinin en başındaydı. Canının çektiği futbolcuyu tereyağından kıl çeker gibi alan, Barcelona’nın elinden Beckham’ı kapan Real Madrid bu Alex’i alamadı. Şu anda da hem Real, hem de başka pek çok ‘bol paralı’ takım Alex’in peşinde. Ancak onlar da alamıyorlar.
Bu yüzden Alex’in Fenerbahçe’ye gelme olasılığı yok. Keşke gelse de seyretsek ama yok böyle bir olasılık...”
Parreira ikna etti
Fenerbahçe Yönetimi’nin ısrarları sürüyor; ancak Parma’da sıkıntılı günler geçiren Alex de Souza, “Kötü bir Avrupa macerasına daha tahammülüm yok” diyerek ayak diretiyordu. Sonunda; bir dönem Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü de yapan Carlos Alberto Parreira devreye girdi ve Alex’i ikna etti.
..Ve 19 Haziran 2004’te İstanbul’a geldi, ‘Gelmez’ denilen Alex de Souza... Aylar süren çalışmalar zaferle noktalanmıştı. O günden bu güne 6 yıl; başka bir deyişle tam 2 bin 348 gün geçti. Çok gol attı Alex, çok gol attırdı. Saha içi performansı örnek gösterilecek cinstendi.
Ancak işin bir de diğer boyutu var tabii ki... Saha dışı yani... İstanbul’da paparizlere bir kez bile iş vermedi. Herhangi bir takım arkadaşıyla kavgasını kimse görmedi. Bırakın Brezilya’ya gidip maç kaçırmayı, ‘O’ idman bile kaçırmamak için elinden geleni yaptı.
Rakip takım futbolcularına da saygı gösterdi, kendi takım arkadaşlarına olduğu kadar... Saha içinde olduğu kadar saha dışında da örnekti.
İndirim bile istemedi
Eşi Danianne, çocukları, akrabaları ve arkadaşları için bir loca almak istedi. Fakat Başkan Aziz Yıldırım ile görüştüğünde, “Bütün localar dolu” yanıtını aldı. İşin kötü tarafı, sırada bekleyen bir çok kişi ve kuruluş vardı.
Bekledi Alex de Souza... Sıra, ‘O’na gelinceye kadar. 2 sene sonra sırası gelmişti. İndirim bile yaptırmadı Fenerbahçe Kaptanı... İş adamları ne kadar ödüyorsa, ‘O’ da o kadar ödedi. Yıllık 100 bin Euro civarı...
Türkiye’de locası olan ilk futbolcuydu artık ‘O’... Maçlarda ‘O’ sahada, ailesi locada; aile boyu Kadıköy’deydiler yani. Golünü atıyor, locasına koşuyor, ailesine selam yolluyordu. O locanın altında da bir de ‘Alex tribünü’ oluşuyordu zamanla... O günden beri o loca Alex’in.
Özel bir adam ‘O’
Profesyonel bir iş yapıyor, karşılığında parasını alıyor Alex... Fakat cebinden loca parasını veriyor, kulübüne futboluyla olduğu kadar, maddiyatıyla da destek veriyor. Özel bir durum bu; özel bir adam Alex... 3 bininci golünü atınca, ‘O’nu yazan çizen birden çoğaldı.
Fakat onu eleştirenleri, ‘Alex futbolcu değil’ başlığıyla tam 4 kez eleştiren bir yorumcu olarak, bu öneriyi yapmayı kendimize hak gördük.
Lefter ve Can Bartu gibi...
Sayın Aziz Yıldırım başta olmak üzere, Fenerbahçe Yönetim Kurulu’na naçizane bir önerimiz var: Alex bugün var, yarın yok. Sonuçta ‘O’ da bir gün Brezilya’ya dönecek elbette. Formasını, kramponunu müzeye koymanız elbette alkışa değer, fakat yetmez. Sizler; Dereağzı’na Lefter Küçükandonyadis, Samandıra’ya Can Bartu isimlerini veren, onları yaşarken onurlandıran yöneticilersiniz. Bence ‘O locanın’ adını da ‘Alex de Souza’ koyun...
Alex gittikten sonra ismi Şükrü Saracoğlu Stadı’nda hep varolsun. O locayı, Alex’ten sonra alanlar, kendilerini gerçek anlamda özel hissetsin. Hatta Alex ve ailesi ziyaret için geldiklerinde İstanbul’a, o locanın sahibi onları konuk etsin.
Bizce büyük futbolcu Alex ve büyük Fenerbahçe taraftarı Danianne için bu jest yapılır. Sizce?