MENÜ

Gölge etmeyin!

Abone Ol Google News

Amerika'da 'gerçek futbol' ile ilgili onlarca yatırım yaptılar, milyon Euro'lar harcadılar ama başaramadılar. Oysaki kendi futbolları vardı. Kendi basketbolları olduğu gibi. Amerika halkı; Amerikan futboluna tutkuluydu. Yeşil sahaları yıldızlarla doldursalar bile, gerçek futbola olan ilgiyi artıramadılar. Sokaktakiler için varsa yoksa 'National Football League'di. (NFL)

Haberin Devamı

Ancak Dünya'nın neresinde iyi, güzel, tutkulu bir şey varsa, onu mutlaka Amerikalı yapmak gibi bir derdi olan paranın baronları; futbolun peşini bırakmadılar. Hep yaptıkları gibi başladılar futbolun fethine de... Önce sponsor oldular, para verdiler, sempatik gözüktüler. Sonra kulüp yönetimlerine girdiler, futbolun yönetiminde söz sahibi olmayı hedeflediler. Ve en nihayetinde son darbeyi yaptılar, satın aldılar; Dünya'da (FIFA) ve özellikle Avrupa'da (UEFA) futbolu yöneten kurumların karşısına 'patron' olarak çıktılar.

Emperyalizm, doymak bilmeyen bir iştaha sahiptir. Kulüplerin sahibi olmak da kesmedi beyleri! Aslında en başta hedefledikleri yolda ilerlemeyi sürdürdüler: Avrupa Futbolu'nun da sahibi olmak istiyorlardı.

Haberin Devamı

Real Madrid Başkanı Perez önderliğinde harekete geçtiler. İngiltere, İspanya, Almanya, Fransa ve İtalya'nın önde gelen kulüplerini 'para' ile ikna ettiler. Ve bir gece yarısı Avrupa Süper Ligi'ni kurdular. Kulüpleri satın almışlardı, satın alamadıklarını da kiralamışlardı! Fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı: Taraftarlar... Yani futbolun gerçek sahipleri... Hiçbir çıkarı olmadan bir futbol takımına destek olan; takımı kazandığında havalara uçan, kaybettiğinde yıkılan; koşulsuz şartsız kendini kulübüne adayanlar...

"Sana şu kadar para vereyim, ezeli rakibini tut" diyemezsin onlara. Diyemediler zaten! Futbolun 'gerçek sahiplerini' ikna edemediler. Bir gece ansızın doğan Avrupa Süper Ligi, bir gün sonra öldü. Bayern Münih ile başlayan direniş, çığ gibi büyüdü ve yapayalnız kaldı baronlar. Aslında zaten ölü doğmuştu bu çocuk, farkına varamadılar... Ancak unutmayacaklarımız da var bu süreçle ilgili.

Mesela Barcelona... İspanya'da Kralın Takımı Real Madrid'e karşı dik duruşuyla bilinen, Katalanlar'ın gönül verdiği Barcelona. Umurlarında olur mu bilmem ama benim gönlümde bir toz zerresi kadar değerleri olmayacak artık. Mesela Messi, Ronaldo...Yetenekleri onları bu noktalara getirdi, ama futbolu bıraktıklarında nasıl anılacaklarına kendileri karar verdiler. En azından benim gibi düşünen birçok insan için Maradona'nın tırnağı bile olamayacaklar.

★ ★ ★

Bir çift söz de bizim spor yöneticilerimize...Tarihin en coşkulu yarışı var saha içinde. Üç dev şampiyonluk, Anadolu takımları kümede kalma savaşı içinde. Lütfen bırakın, formalı çocuklar karar versin sonuca. Bırakın, kim hak ediyorsa o kazansın. Bırakın futbol, en saf ve temiz haliyle halka kalsın. Ceketli beyler; gölge etmeyin, yeter...

YORUM YAZ