Arama

Popüler aramalar

Fenerbahçe ve Galatasaray

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Sene 2005... Çocukluğumun, ergenliğimin, gençliğimin efsane takımlarından biri daha iflasın eşiğine gelmişti. Öyle ya... Bizlerin küçüklüğünde Nottingham Forest’ler, Feyenoord’lar, Borussia Dortmund’lar vardı.

Başkan Reinhard Rauball, yönetimini topladı. Bir karar almaları şarttı. Ya beyaz bayrağı tesislerine çekip, kulübün anahtarını teslim edeceklerdi... Ya da alt yapıya yönelecekler, kadrolarındaki büyük yıldızları satacak ya da çok yüksek ücretlerinde indirim talep edecekler, küçülmeye gideceklerdi. Tüm bunları yapsalar bile bütçeleri, inanılmaz bir borç batağı altındaydı.
Rauball ve kurmayları, küçülme kararı aldılar. Ewerthon, Niclas Jensen, Ahmed Madouni, Andre Bergdölmo, Juan Fern·ndez, Sunday Oliseh, Malte Metzelder, Evanilson, Otto Addo, Guillaume Warmuz, Guy Demel gibi isimleri takımdan gönderdiler. Çok yüksek bordroları olan bu yıldızların hepsine ‘alacaklarına karşılık bonservislerini bedelsiz’ verdiler.
Artık yollarına altyapıdan gelen genç yetenekler ve düşük maaşla oynamayı kabul eden isimlerle devam edeceklerdi. Bir yandan Bundesliga’ya sıkı sıkı tutunacak, diğer yandan milyon Eurolar’ı bulan borçları temizleyeceklerdi.
İşte tam da bu sırada Bayern Münih devreye girdi. Başkan Franz Beckenbauer ve kurmayları bir karar almışlardı, borç batağında yüzen ezeli rakiplerine yardım edeceklerdi. Bayern, hatırı sayılır bir miktarda para yardımı önerdi, Dortmund da ezeli rakibinden gelen bu desteği memnuniyetle kabul etti.
Ekonomik anlamda işler biraz olsun yoluna girmişti. Fakat sportif anlamda toparlanmak, o kadar da kolay olmadı.

2005-06’da ligi 7. sırada bitirdiler. İnter Toto Kupası’nda 3. turda elendiler.
2006-07 sezonunda ligi 9. sırada bitirdiler. Avrupa Kupaları’nda yoktular.
2007-08’de bu kez 13. sırada tamamladılar ligi... Avrupa Kupaları’nda yine yoktu isimleri...
2008-09 sezonunda 6. oldular, UEFA Kupası’na katılıp 1. turda veda ettiler.
2009-10’da 5. sıraydı yerleri, Avrupa’da yoktular.
2010-11 sezonunu şampiyon tamamladılar. Avrupa Ligi’nde gruptan çıkamadılar.
2011-12 yine şampiyon oldular. Fakat Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkamadılar.
2012-2013 sezonunda şampiyonluğu Bayern Münih’e kaptırdılar. Ancak bir önceki sezon gelen şampiyonluk nedeniyle mücadele ettikleri Şampiyonlar Ligi’nde Bayern Münih ile birlikte yarı finale çıktılar.
Dün gece Bayern Münih, Barcelona ile karşılaştı. Bu gece Borussia Dortmund, Real Madrid ile karşı karşıya gelecek.
İhtimal bu ya... 25 Mayıs’ta Wembley’de Bayern Münih-Borussia Dortmund finali bile olabilir.

Bu sezonu FEDA ilan eden Beşiktaş’ın öyküsüne ne kadar da benzer bir öykü değil mi bu... Hatta birebir örtüşüyor. Fakat benim bu öyküden çıkartmak istediğim sonuç başka...

“Açıkça itiraf etmeliyim ki, futbolu bıraktıktan ve yönetici pozisyonuna geçtikten sonra merdivenleri çıkarken, dirseklerimi açardım, rakiplerimizi ezerek ve üzerlerinden geçerek zirveye çıkmaya çalışırdım. Diğer takımları ve yöneticileri hep hor görürdüm. Hata yapmışım. Şimdi anlıyorum ki, rakip olmazsa, yarışma olmaz, heyecan olmaz ve başarı da zaten gelmez. Başarı için iyi bir rakip lazım. Biz bu nedenle Borussia Dortmund mali kriz yaşarken elimizi uzattık ve ezeli rakibimize maddi yardım yaptık. Şimdi rekabet sürüyor ve bu rekabetten biz, Bayern olarak çok hoşlanıyoruz...”
Bayern Münih’in şu anki başkanı Uli Hoeness’in, değerli mesai arkadaşım Mehmet Demircan’a söylediği sözler bunlar...

Sayın Ünal Aysal ve yönetimi...
Sayın Aziz Yıldırım ve yönetimi...
Sayın Fatih Terim, kurmayları ve futbolcuları...
Sayın Aykut Kocaman, kurmayları ve futbolcuları...

“Üzerimize oyunlar oynanıyor...”, “Saha içi ve saha dışında bırakmazlar...” gibi yaklaşımlardan kaçının artık...
Bilin ki; Türkiye’de Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti ne ise Almanya’da da bu rekabetin karşılığı Bayern Münih-Borussia Dortmund’dur. O nedenle Fenerbahçe yoksa Galatasaray, Galatasaray yoksa Fenerbahçe’nin bir yanı boş kalacaktır.
Beckenbauer’i, Bayern’i, Dortmund’u, Rauball’ı ve Uli Hoeness’i örnek alın.
Birbirinizi alkışlamanız falan da şart değil hani, sadece saygı duyun, yeter...