Çilek zamanı

Haberin Devamı ›
“Galatasaray, Türkiye’dir” edebiyatı yapmayacağım...
Çünkü Fenerbahçe de Türkiye’dir aynı oranda, Beşiktaş da, Trabzonspor’da.. Ve hatta kendini bu ülkeye ait gören her kulüp, andımızdan rahatsız olmayan her birey de...
HHH
Fakat dün Türkiye Milli Takımı için ne söylemişsem, bugün Galatasaray Futbol Takımı için aynı şeyi söyleyeceğim...
HHH
Andorra ve Romanya maçlarımız vardı...
Abdullah Avcı beklenen, fakat zamanlaması düşündüren bir operasyonla gönderilmiş, yerine bu ülkede milli takımı en çok hak eden isim, Fatih Terim getirilmişti...
Beklendiği gibi gelişti her şey...
Andorra’yı da yendik, Romanya’yı da...
Zaten aksi, futbolun gerçeğine aykırıydı.
Fakat Avcı döneminde aksi olmuştu; Andorra’yı yine yenmiş, Romanya’ya kaybetmiştik. O günlerde “Bu takımdan hiçbir şey olmaz diyenler; bugünlerde “Bu takım Brezilya’ya gidecek” mavraları okuyor.
Gözden kaçırdıkları nokta ise acıtıcı...
************
Bu ülkenin milli takımı, toplasan 30 kişilik bir futbolcu rotasyonu içinde kuruluyor.
Yani Abdullah Avcı da aynı isimleri alıyor milli takıma, Fatih Terim de...
Biraz daha ileri gidelim...
Bu ülkenin milli takımının ilk onbirinde (hastalık, sakatlık ya da cezalı yoksa) en fazla iki adam değişiyor. Yani sahaya çıkan onbirlerin en az 9’u (ki bu yüzde 90’a yakın bir oran) aynı isimlerden oluşuyor...
************
Yaşanan tek köklü değişim, teknik ekip... (Ki burada da kim gelirse gelsin, hep orada olan, orada kalan isimler var!)
Bir ülkenin milli takımı, sadece patronu değiştiği için bu kadar değişebilir mi?
Değişir ve değişti işte...
Romanya’ya, Macaristan’a kaybettiğimiz gün sahada ruh gibi dolaşanlar; Romanya’dan rövanşı aldığımız gün saldıracak başka bir takım daha arıyordu sanki sahada...
************
Siz isterseniz motivasyon deyin, isterseniz teknik heyet mucizesi...
Benim fikrim şudur: Bu takım hoca seçiyor, bu takım ‘canım-cicim’le değil, bu takım ‘koçum-aslanım’la oynuyor...
Bu takıma sevgi değil, biraz korku biraz sertlik iyi geliyor!
************
Peki, Galatasaray bu yazının neresinde?
Yazının bundan önceki bölümlerinde yer alan milli takım ifadeleri yerine Galatasaray’ı koyun, işte orada...
Dört gün önce Real Madrid’den 6 gol yiyip, dört gün sonra ligin o ana kadar ki tartışmasız lideri Beşiktaş’ı Olimpiyat’ta yenen takım da bu...
Dört gün önce Torino’da Juventus’a beraberliği çok görüp, dört gün sonra Drogba parasına kurulan Akhisar’dan fark yemekten kurtulan takım da bu...
************
Torino’da “Öteki olsa farklı kaybederdik” yorumunu yapabilecek kadar kendinden geçenler;
Akhisar’da ne dediler acaba?
************
Çanlar, gerçekten de Galatasaray için çalıyor...
Çünkü;
Bu takımın dengesi yok...
Bu takım maç seçiyor...
Bu takımın yıldızları, rakiplerin haritadaki yerine göre hareket ediyor...
Bu takımın sadece hocası gitmedi! Bu takımın 3 yıllık alışkanlıkları gitti. Bir karı-koca birbirini yıllar sonra tanıyor; Mancini ne zaman tanıyacak bu takımı?
Mancini’ye -30 derecelik Sivas’tan dönüşte, +15 derecelik Antalya’yı kim izah edecek?
Dünyada savunma denilince akla gelen ilk ülke İtalya’dır. Bir İtalyan’a, üstelik gittiği takımlarda ‘İtalyan tipi savunma’ yaptırdığı bilinen bir İtalyan’a “Bu takım senin, uçur bizi” diyemezsiniz.
Çünkü sağ bekte (yerden kalkmayan bir savunmacı nasıl olabiliyor, aklım almıyor) Eboue, sol bekte Hakan Balta ile mi yapacak savunmayı...
Dany, Gökhan Zan, Semih ve Chedjou ile Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale gidilir mi?
************
Başkan ‘çilek’ mi diyecek yine Ocak’ta?
Mancini, 4 savunmacı isterse ne olacak?
************
Çilek zamanı geçti Sayın Ünal Aysal...
Kış geldi...
Ve bu kış sizin yönettiğiniz Galatasaray için çok sert geçecek!