Arama

Popüler aramalar

Benim hâlâ umudum var

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Çocuktum, 1980 darbesi yaşandı... Öncesi ve sonrası da var elbette... Bu ülkeye öğretmen olarak yıllarca hizmet eden ve şu an emekli maaşıyla geçinmeye çalışan babamla, sabahları evimizin etrafını dolaşır, sağcı ya da solcuların bırakmış olabileceği yasaklı dergileri, dökümanları arardık. Evimizden anneanneme giden 500 metrelik yolda, (ki o zamanlar korkudan olsa gerek, hiç bitmeyecekmiş kadar uzun gelirdi) hızlı adımlarla ilerlerken; her köşebaşında bir olayın patlayacağını düşünürdüm.
Bu nedenle mi bilmem ama herhalde benim kuşağım birdenbire büyüdü. Çocukluğunu tam olarak yaşayamadan, ergenliğe adam gibi giremeden! Bluğ çağı sivilcelerinden çok, korkunun yüzümüzde yarattığı tahribattı o delik deşik deri çünkü...

Delikanlı olmuştuk... PKK girdi bu kez de hayatımıza... Her gece haber bültenlerinde çatışmalar, şehitler, gaziler...
Çanakkale’yi bilirdi bütün Türkiye ama, ‘şehitliğin’ ne olduğunu işte bu yıllarda öğrendi.
Gencecik çocuklar vuruluyor, gencecik anne-babalar, evlat acısı çekiyordu artık. Benim yaşadığım yerlerde terör ya da terörist yoktu fakat, bizim kasabada bile üç tane şehitlik oldu şimdi... Çoğu arkadaşım yatıyor orada; resmini bile zorlukla hayal edebildiğim halde, her gittiğimde mezarı başında dua ettiğim, gözyaşı döktüğüm...

Lise bitti, üniversite başladı sonra... Her üniversiteli gibiydik; hızlı, bıçkın, kavgadan kaçmayan, arkadaşlarını satmayan... Vizeler finaller, yüzde 40’lar 60’lar, partiler eylemler... Hepsini yaptık; o dönemde militan olarak dağlara çıkanların olduğunu da duyduk, dağda eğitim alıp üniversiteye sızdığı ileri sürülen teröristler olduğunu da... Efsane çoktu anlayacağınız, halâ bilmem ne kadarı yanlış ne kadarı doğru...
Anne-babalar yine huzursuz; her telefon konuşmasında “Sen bakma onlara, okulunu oku” telkinleri...
Memlekete gittiğinde anneanne-babaanneden “Anarşitlere uyma” nasihâtleri...

Üniversite hayatı bitti, gerçek hayat başladı! İş bulma sıkıntısı, işte çalışıp para alamama derdi, paranı alıp yetirememe endişesi...
Vesaire, vesaire...

Meslekte tecrübe kazandık, idareci olduk. Evlendik, çocuklarımız oldu..
Ve hafiften de olsa yaşlandık!

Geriye dönüp baktığımda hayatıma, bir Hollywood filminin fragmanını izliyor gibi oluyorum şimdi.
Korku var, şiddet var, gerilim var ve benzeri bir sürü şey işte...

Son dönemde güzel ülkemde yaşananlar, taa çocukluk günlerime götürdü beni...
Gezi Parkı’nda yaşanan yüksek gerilim...
Ölen çocuklar, yaralanan çocuklar, hapse atılan çocuklar...
Yine PKK var hayatımızda, hem de 40 küsur bin hayatımızı elimizden almış bir korkunç örgüt artık...
Barışalım diyorlar, barışa bile şart koşuyorlar...
Biz küçükken askerden korkardık, çünkü onlar emir-komuta zincirine uyardı, kim haklı kim haksız bakmazdı. Şimdi polisten korkuyor çocuklar, bir nevi ‘eski askerler gibi’ oldu onlar.

Yine bir ‘bölünme iklimi’ yaşanıyor güzel ülkemde...
Geziciler-Karşı olanlar...
Rabiacılar-Karşı olanlar...
Tayyip Erdoğan-Karşı olanlar...
Suriye savaşı-Karşı olanlar...
PKK barışı-Karşı olanlar...
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Karşı olanlar...
Şike Operasyonu-Karşı olanlar...
Ve herşeye karşı olan Çarşı ile Çarşı’ya Karşı olanlar...

Olimpiyat Stadı’nda olan budur...
Güzel ülkemizin sınırları, güzel insanlarımızın kaderleri; ellerle yırtılmıyor, makasla kesiliyor sanki... Fakat benim halâ umudum var.
Karşılıklı anlayış, empati, birbirine saygı... Sadece bunlar bile ilk adım için yeterli...

Bunca olumsuz cümlenin ardından, içinize birazcık da olsa ferahlık vererek veda edeceğim.

Söylesem tesiri yok,
Sussam gönül razı değil...
Ne gitmeye cesaretim var,
Ne de kalmaya takatım...
Amma,
Her gecenin bir gündüzü vardır...
(Hazreti Mevlana)