Arama

Popüler aramalar

Akçay bir Güneş değil ama...

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bu hamlelerle yönetimin önemli bir tribün-taraftar kredisi kazandığı da muhakkak. Çünkü kulübede oturacak her ismin camiada önemli bir geçmişi, başarısı ve sempatisi var. Her şeyden önce taraftarlar kulübenin kötü sonuçlarda en az kendileri kadar dertleneceğini bilecek ve onun getirdiği bir pozitif yaklaşım gündeme gelecek.

Mustafa Akçay ile yaptığımız sohbette yüzündeki mutluluk kadar içindeki enerjiyi de hissetmek mümkün oldu. Kararlı, inatçı ve felsefesi olan bir hoca olduğunu zaten biliyordum ama o babacan ve pozitif samimiyetin futbolcularına da geçmesi olası. Handikapları yok mu, mutlaka var. Ancak Trabzonspor’da kimlere ne şanslar ve fırsatlar verildiği düşünülürse Akçay ve ekibinin bu hakkı sonuna kadar hak ettiği de kesin. Söyleyenler olacaktır ‘Bir Şenol Güneş değil’ diye... Doğru şimdi değil. Ama Şenol Güneş’in de pek de parlak sayılamayacak Antalya ve Sakarya kariyerinden sonra Haluk Ulusoy tarafından A Milli Takım’a getirildiğini, o dönem de kendisi için neler söylendiğini, Ulusoy federasyonunun aldığı riski ve sonrasında bize yaşattı gururları hatırlatmaya gerek var sanırım.

O nedenle evet şimdi bir Güneş değil ama yarın bir Akçay gerçeğini tüm futbol kamuoyu kabul edebilir. Bunun için de şu an en iyi toprakta, en iyi zamanda. Kendisine de ekibine de başarılar...

Eleştirmek


Gazeteciliğin en temel niteliklerinden biri... Spor gazeteciliğinin de olmazsa olmazı eleştirmek. Eleştirilmeyecek kimse yok. Bırakmadık da zaten. Özellikle de son dönemde sosyal paylaşım platformlarının artmasıyla bugün kendi çocuğunun bile sözünü dinlemediği kişiler devlet başkanlarına, kurumların en önemli isimlerine rahatlıkla eleştiri mesajı gönderebiliyor. O nedenle kimsenin eleştirilmemesi gibi bir lüksü yok. Özellikle de bir koltukta oturuyorsanız. Şimdi Trabzonspor’da görev alanlar için de geçerli bu. Ancak eleştirilerinizin kabul ve saygı görmesi için biraz tutarlı olması lazım. Biraz sabır lazım. Biraz icraatları görmek lazım. Yoksa eleştirileriniz havada kalır, bir yerden sonra da ‘dahi’ olmaya çalışırken bir bakmışsınız ki...

Çapulculuğa devam!


Taksim Gezi Parkı’nı bilenlerden, orada anısı olanlardan, orada sonbahar yaşamışlığı olan şanslılardanım. Gençliğimin en güzel, en eğlenceli zamanları da Beyoğlu’nda geçti. Bir vicdani borçtu benimkisi. Oradaydım ve olmaya da devam edeceğim o yüzden. Herkes adına, her slogan ve döviz adına konuşmam ama orada gençlik var, iyi niyet var, akıl var. Al şu gazı sen de polise sık desen bile eline o tüpü alamayacak olanlar var. Bu niyeti görmemek, bu kitleyi yok saymak bırakın siyasetçiyi hiçbir mantığa sığmaz. Bu ülkenin, özellikle de Taksim’in AVM’ye, Topçu Kışlası’na değil, gencine, fikre, hava alacağı alana ihtiyacı var. 3-5 ağaç meselesi diye yola çıkmak, çapulcuyu geçtim, zorlasınız bile illegal işlere bulaşmayacak insanları aynı pakete koymak yazıktır. Biz masum, iyi niyetli kalabalığa su taşımaya devam edeceğiz. Tıpkı Hz.İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali. O karıncanın da dediği gibi: Belki benim taşıdığım su ateşi söndürmeyecek ama en azından safımız belli olsun.