MENÜ

Bize de terzi lazım

Abone Ol Google News

Önceki gün bu sütunlarda yayınlanan ‘ Büyükekşi’nin elinde ki çatlak kristal paramparça oldu’ yazım üzerine çok sayıda telefon ve mesaj aldım.

Haberin Devamı

Bunlardan bir tanesi kendi sosyal medyasında da paylaşmış olan Anadolu Ajansı’nın zarif ve değerli Spor Müdürü Ersin Şiyhan’ın görüşünü burada da paylaşmak istiyorum:

“Nobel ödüllü ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ adlı harika bir kitabı vardır.

Usta yazar kitabının tanıtımı ‘herkesin işleneceğini bildiği ama kimsenin engellemek için bir şey yapmadığı bir cinayet’ şeklindedir.
İşte yaşadığımız rezalet tam olarak budur.”

Ancak bugün “Bize de terzi lazım’ başlıklı yazımı ( 11 yıl önce Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan) tekrar yayınlama fikrini 2 dönem Trabzon Milletvekilliği ve Plan Bütçe Komisyonu üyesi Av. Salih Cora verdi. Mutlaka bu yazımın tekrar gündeme gelmesi gerektiğini söyleyince arşivden çıkardım ve yayına hazırladım.
Zira hukukçu kimliği ile Cora, Meclis’de spor ile ilgili her oturumda söz alan ve bu konuları çok iyi bilen aktif bir milletvekili idi.
Hatta Meclis konuşmasında; ‘Futbol sahalarında ki şiddet, tribün terörü futbolun kanseridir’ sözü hala kulaklarımda ve bu konuşma bugün hala çok daha büyük önem kazanıyor.
Hele ki dün FIFA Hakem Komitesi Başkanı Pierluigi Collina’nın Halil Umut Meler’e destek içeren açıklamasında ‘Bu saldırılar futbolun kanseri’ gördüğümde..
Gerçekten de futbolu korumak için kanseri daha ilk evrelerinde yok etmeliyiz.

Haberin Devamı

"Thatcher, holiganlara göz yummadı ve Lord Taylor'a konuyla ilgili bir rapor hazırlattı. 'Taylor raporu'nun uygulanmasıyla İngiliz futbolu büyük bir değişim geçirdi ve bu güzel futbol kumaşı, 'terzi' Taylor sayesinde şekillendi. Türk futbolunu yeniden dizayn etmek isteyen Başbakan Erdoğan'ın da 'yerli Taylor'a ihtiyacı var."

İNGİLİZ futbolu bugünlerini holiganlarına borçlu. Şaka filan yaptığımı zannetmeyin.
Mademki, bugünlerde futbol-şike tartışmaları arasında İngiltere'yi, Margaret Hilda Thatcher'i konuşuyoruz, o halde o zamanlara bir göz atıp İngiliz futbolunun nereden nereye geldiğine ama en önemlisi nasıl geldiğine bir bakalım.
Önce şu benzetmeyi akılda tutalım:
Meşhur Grimm Kardeşlerin unutulmaz bir masalı vardır, "Brave little tailor" (küçük cesur terzi). Küçük terzi çırağı, peynirine konan sineği bir fiske ile öldürür, "bir vuruşta yedi can" diye kemerine yazar ve sonra bir devin karşısına geçip bin bir zekâ oyunu ile onu alt eder.

Konumuza dönelim, Thatcher görevi boyunca, Kuzey İrlanda sorununda İRA'ya, sendika eylemlerinde grevcilere, Falkland Adası'nı işgal etmeye çalışan Arjantin'e veya soğuk savaş döneminde Rusya'ya karşı verdiği mücadele sonrası Rusların verdiği Demir Leydi lakabı ile hep aynı kararlılığı sergilemiştir. Halkın büyük tepkisine yol açan politikalarını değiştirmesini bekleyen partililere yaptığı konuşmada, "Nefesini tutup medyatik deyimiyle U dönüşü yapmamı bekleyenlere tek bir sözüm var: İsterseniz siz dönün, Leydi dönmeyecek" demiştir.
İşte bu karakterdeki bir lider, futbol holiganlarının ülke içinde ve dışında yaptıklarına göz yumamazdı ve yummadı da. 1985 yılında tarihe Heysel Faciası olarak geçen ve 39 Juventus taraftarının ölümüne neden olan olaylar İngiltere futbolunu kemiriyor, adeta futbol yoluyla bir terör yaşanıyordu. İşte ardından o meşhur UEFA'dan 5 yıl süreyle men cezaları alınıyordu. Thatcher bu kez holiganlar için, "Bizim hayvanlara az bile" diyecekti.

Haberin Devamı

TARİHİ GÖREV: 'TAYLOR RAPORU'
Avrupa kupalarından 5 yıl ceza almak bile İngilizleri uslandırmıyordu. Bu kez 1989 yılında Sheffield-Liverpool maçında 96 kişi ezilerek hayatını kaybetti. Bunun üzerine Thatcher, Lord Justice Taylor'a daha sonra kamuoyunda 'Taylor Raporu' olarak bilinen bir çalışma yapma görevi verdi. İşte bize 'İngiliz futbolu bugünlerini holiganlara borçlu' dedirten gelişmelerde bu rapordan sonra yaşandı.
Taylor holiganizmi besleyen sebeplerin medya, sosyal sorunlar ve kulüp yöneticilerinin yanlış davranışı olduğunu belirtti.
Hükümet, Taylor Raporu'nun ön gördüğü reformları yapmak için derhal harekete geçti, ilk iş olarak bütün statlarda ayakta maç seyredilen tribünler koltuklu hale getirildi. Arsenal, M. United, Chelsea ve Liverpool takımlarının ayakta maç seyredilen bölümleri artık yerlerini koltuklara bıraktı. Sunderland, Derby, Bolton, Millvvall, Stoke ve Middlesbrough takımlarına da statlarını yenilemeleri için ültimatom verildi. Alınan önlemlerden sonra 1990 yılından itibaren holiganizm düşmeye, o tarihten sonra statlardaki seyirci oranları da artmaya başladı. Taylor, bir yandan holiganlarla mücadele metotlarını ortaya koyarken diğer yandan da İngiliz futbol ekonomisinin temellerini atıyordu.

Haberin Devamı

20 YILDIR 'SAHALAR KAPANMIYOR'
Böylece İngilizler 20 yıl içinde dünyanın en büyük ligini yaratıyordu. 1990'larda 17 milyon kişi maçlara giderken geçtiğimiz yıl Premier Lig'de ve Championship'de toplam 39 milyon 145 bin kişi maçları statlarda izledi. 20 yıldır hiçbir maçta Federasyon saha kapatma ve seyirci yasağı getirmedi. Geçtiğimiz yıl 165 Manchester United taraftarı gözetim altına alındı ama kulübe tek bir saha kapatma cezası verilmedi. Öyle ki, yılda ortalama 3.500 taraftarın gözetim altına alındığını da ekleyelim.
Britanya'nın, bugün eşsiz güzellikteki İngiliz kumaşından yapılmış futbol giysisinde demir makaslı bir leydinin yanında cesur ve yetenekli bir terzinin de izleri vardır. Ama onun adı 'tailor' değil Taylor'dur. O Taylor, bin bir zeki hamle ile holiganizm denen bir devi alt etmiştir. Ne o zamanlar Demir Leydi ne de ondan sonra göreve gelen başbakanlar aynı kararlılıktan bir gün bile taviz vermemiştir. Thatcher'ın iradesi ve Taylor'un terziliği ile dikilen yeni futbol elbisesi bugün İngiltere'nin dünyanın en değerli ligine kavuşmasını sağladı.
Türk futbolunu yeniden dizayn etmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da yerli bir Taylor'a ihtiyacı var galiba.”

Günün özeti: 2005 yılında Mehmet Ali Şahin ve 2011 yılında Faruk Nafiz Özak zamanında çıkarılan 6222 sayılı Şiddeti Önleme Yasası’nın hazırlanmasında aktif rol oynayan birisi olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Bizim ülkemizde de tribün terörü minimize oldu, artık 15-20 yıl önce her maçtan önce ve sonra yaşadığımız tribün olayları bugün neredeyse bitti diyebiliriz. Bu yasaların ve uygulamadaki kararlılık bu başarılı sonucu almamızı sağladı. Artık taraftarın yarattığı tribün terörü şekil değiştirdi ve başka bir boyuta geçti.
Ancak, özellikle de 6222 sayılı yasa da kulüp yöneticileri ve medya ile ilgili bir çok cezai yaptırımın olmasına karşın aynı hassasiyetin buralarda gösterilmediğini ve savcıların harekete geçmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Halbuki taraftarı galeyana getirecek şekilde demeç vermek ‘proaktif bir tahrik’ kapsamındadır ve 6222 burada devreye girer.
Ancak 6222 taraftarlar için - zaman zaman eksikler olsa da- çok iyi bir şekilde ve kararlılıkla uygulanırken 2011 yılında çıkan bu yasayla işlem gören kulüp yöneticisi, diğer futbol paydaşları ve herhangi bir medya mensubu için bu kararlılığı göremediğimizi söylemeliyim.

Elbette Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un dediği gibi 6222’de çeşitli güncellemeler yapılmalıdır ama en önemlisi yasaları uygulama konusunda ki kararlılıktır.
Bize de bir ‘Taylor’ ve ‘Taylor raporu’ lazım..

YORUM YAZ