Erkek camiasında KADIN olmak!

Haberin Devamı ›
Kadınların toplumun birçok alanında olduğu gibi sporda da nasıl dışlandığını anlatmaya gerek yok. Üstelik kadına kadın diyemeyen “Bayan” diyen bir toplumdan, Türkiye’den bahsediyorsak... Dünya Kadınlar Günü’nün ertesi gününde, erkek camiasında çalışan bir kadın olarak yaşadıklarımdan, gördüklerimden bahsetmek istiyorum size. Mesela röportaj yaptığım kadın sporcuların cins ayrımcılığı konusundaki dertlerinden. Ya da birilerinin hoşuna gitmeyen yazılar yazdığımda nasıl hakarete uğradığımdan. Ya da tribünlerde hemcinslerimle birlikte nasıl aşağılandığımdan...
Görmezden gelinen başarılı kadın sporcularla “Sporun Amazonları” adında bir röportaj dizisi yapmıştım geçtiğimiz yıllarda. O zamanların FIFA kokartlı hakemi Deniz Dilan Gökçek’le yaptığımız röportajda, kadınlardan sonra bu işe başlayan erkek hakemler Süper Lig’de cirit atarken ve hatta nice büyük hatalara imza koyarken, kadın hakemlerin hep görmezden gelindiği üzerine yoğunlaşmıştı konu.
“Biz; Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım... Birlikte hakemliğe başladık. Aynı kategorilerden geçtik. Kadın klasmanı ayrı, erkek klasmanı ayrı. Onlar Süper Lig’e kadar çıkabiliyorlar; ama biz Süper Lig hakemi olamıyoruz. Kadın hakemlerin bu işi erkekler kadar iyi yapamayacağını düşünüyor olabilirler. Türkiye 2 ve 3. ligindekiler kadın hakemleri tanıyor, alışıklar bize. Alışık olmayanlar Süper Lig takımları... Futbol oyun kuralları 17 kuraldan oluşuyor. Kadın için, erkek için ayrı değil ya da benim gözümle erkek hakemin gözü farklı şeyleri görmüyor. Bu tamamen bir önyargı. Toplumun kadına olan bakışı. Erkek hakem de hata yapıyor; ama kadın hakem hata yaparsa sanki bunun bedeli daha ağır ödenecekmiş gibi geliyor” demişti Deniz Dilan Gökçek.
Sonra dönemin MHK Başkanı aramıştı beni. Röportajıma ilişkin alındığı noktalar olmuş. MHK’yi küçük düşürmeye çalışmışım falan... Kadın hakemlere ikinci sınıf insan muamelesi yaparken utanmıyorlar, fakat bunlar yazılınca sitem ediyorlar.
Gülelim mi ağlanacak halimize?
Birkaç hafta önce yazdığım ve Antalyaspor-Fenerbahçe maçında çalan “tecavüz müziği”ni eleştirdiğim yazıdan sonra küfürün bini bir para bir sürü mail geldi mesela. “Bu müzikte sana tecavüz mü ettiler, kötü anıların mı var” diyen haysiyetsizler bile oldu. Niye elimin hamuruyla bu işlere kalkışıyormuşum ki, evimde oturup çocuk büyütseymişim ya... Daha neler neler...
Erkeklerin çoğunda, futbol oynamış olmanın verdiği ukalalıkla hep yukarıdan bakma, üst perdeden konuşma gibi bir durum mevcut (Oysa o çok konuşanların halı sahadaki hallerini de çok iyi biliyoruz). Zora geldiği vakit hep Bengay kokusunu bilmemekle itham ediliyorum. Ancak Bengay kokusunun zihin açıcı bir özelliği olduğuna dair bir bilgi de henüz kayıtlara geçmedi. Kaldı ki, atomu parçalamaktan değil, 5 yaşında bir çocuğun bile anlamayı başardığı, en zor kuralı ofsayt olan bir spordan bahsediyoruz, kadınların anlamaması düşünülebilir mi?
Gülelim mi ağlanacak halimize?
Tribünde rakip takım futbolcularının, taraftarının annelerine küfür eden kadın taraftarlar da gördüm elbet. Holiganlık gözlerini öyle kör etmişti ki, kendilerine küfür ettiklerinin farkında bile değillerdi.
“Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur” diye başlayıp “Beşiktaşlı olmayan o... çocuğudur” diye biten Beşiktaş taraftarının yaratıcılığına hiç yakışmayan, çelişik, saçma bir tezahürat var mesela. Bir Fenerbahçe maçında ön sıramda oturan kadın, bunu söyleyen koroya eşlik ediyordu tüm hırsıyla.
“Annem Fenerbahçeli, kardeşim Fenerbahçeli. Anneanneme ve anneme hakaret ediyorsun” dedim. Baktı bomboş gözlerle yüzüme. Sustu ama anlamadı dediğimi. 1-2 dakika sonra döndü bana ve “Benim de abim Fenerbahçeli. Anladım” dedi.
Bir insanı ne dediğini düşünemeyecek hale getiren holiganlık...
Örnek çok, ama yerimiz yok...
Bu yazı, bir probleme çözüm bulma yazısı değil, dert yanma yazısıydı.
Gülmeyelim diye ağlanacak halimize...