Böyle futbola böyle racon
Haberin Devamı ›
Adam lafını sevmem, “adam gibi adam” lafını hiç sevmem. Adam, Adem’den gelir ve düzgün olmayı sadece erkeklere has bir özellikmiş gibi niteler çünkü. Ve bilirim ki; bir insan en çok neden bahsediyorsa kendisinde eksik olan şey, işte tam da odur.
Yetkileri Yargıtay tarafından elinden alınmış ‘Trabzonspor Başkanı’ İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kadınlara hakaret etmesi mi, hakemleri rehin aldırması mı, “sevip saygı duyduğu bu ülkenin en önemli insanını” arayarak hakemleri kurtarması mı daha vahim bilemedim.
Trabzonspor’un hâlâ takım olamadığı gerçeği bir yana, hakem hataları sebebiyle en az 7 puan kaybettiğinin farkındayım. Ancak! Aleyhinize 18 penaltı verse dahi, hakemleri rehin almanın açıklanır yanı yok. Kusura bakmasınlar ama bunun adı en hafif tabirle zorbalık. “Ülkenin en önemli insanı” aramasa sabaha kadar esir tutacaklar hakemleri ve yemeğe götürmeyecekleri kesin. Bu arada her yere davetsiz gelen polis de, 4 saat mahsur tutulan hakemleri kurtaramamış. Garip! Görünen o ki, artık Türkiye’de kulüp başkanlığı hukuk(!) üstü bir makam sayılıyor.
Görmedik, duymadık
Olayın üzerinden bir hafta geçti, konunun hukuki boyutuna ilişkin yaşanan tek gelişme, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun beğenmediği/aşağıladığı bir kadının suç duyurusu oldu sadece. Adamlar katındaysa, bu olayın nasıl sümen altı edileceği telaşı var sanırım. Aynı şeyleri ben yapsam, cezaevinden selam gönderiyor olurdum şimdi. Ama Hacıosmanoğlu söz konusu olunca yüce (!) adaletimizin gıkı çıkmıyor. Biliyorum ki, Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırıyı ‘unutturdukları’ gibi bunu da unutturmaya çalışacaklar. Talimat gelmiş belli, hakemler konuşmuyor, şikayetçi olmuyor. Muhtemelen yakında “taraftar tepkisinden korktuk, kapıyı kilitledik” diye açıklama da yaparlar. Hakem camiası, bir türlü bitmek bilmeyen çok hassas ve gergin günlerden geçtiğimiz için PFDK’nın verdiği cezaları yeterli görmüş. Birileri “olayı büyütmeyin” diye rica ettiyse demek.
Trabzonspor Kulübü de, başkanı da yaptıkları açıklamalarla yaşananları örtbas etme/ yumuşatma gayretinde. Hakemleri rehin almaktan hakemleri korumaya uzanan bir hikaye var önümüzde. Ve yakında o hikaye “Sevgili hakemlerimiz tarifeli uçakta rahatsız olmasın diye, özel uçakla göndertmek için beklemelerini rica ettik”e de dönüşebilir.
Maalesef, o çok gurur duydukları adamlıklarıyla gözlerimizin içine baka baka bir gün başka, bir gün başka konuşuyorlar ve sözlerinin arkasında durmuyorlar. Onlar isteseler de kadın gibi yaşayamazlar zaten...
Gölge etmeyin yeter!
Kurmaca bir delikanlılık masalının sonuçları bu. Fütursuzca yüceltilmiş bir erkeklik ve bununla bağdaştırılan kahramanlık, yiğitlik söylemi. Dolayısıyla da bütün negatif anlamlandırmaların odağına yerleştirilmiş erkek olmayan, öteki sayılan, dışlanmış, kötü, pis, hain vb. lanetlenmiş sıfatlarla bir kadınlık-kadınsılık aşağılaması...
Ne diyeyim ki ben? Gülerken karı gibi gülünür, ağlarken karı gibi ağlanır, karı gibi dedikodu yapılır. Ve nedense bu gibilerin içinde hep erkeklerin birbirlerini suçlamaları vardır.
Amerikan filmlerinin değme replikleri hep “bir erkek gibi” diye başlar. “Bir erkek gibi” savaş, oyna, kazan, diren, başar...
Peki, bir “erkek gibi” terbiyeli, ahlaklı olmak literatüre ne zaman girecek?
Bir “erkek gibi” düzgün insan olmaya dair fikirleri ne zaman öğreneceğiz?
Sürekli adamlıktan bahsedenler, cinsel kimliklerle parsellenmiş beyinleriyle kadınlarla uğraşmayı bıraksın artık!
Gölge etmesinler yeter!