Hakem sorunu nasıl çözülecek?

Hakem sorunu nasıl çözülecek?
Son haftalarda takımların oynadığı futbolu değil, hakem hatalarını konuşur olduk.
Bu normal. Hakemler maç sonuçlarını etkileyecek öyle hatalar yapıyorlar ki, bunların konuşulmaması mümkün değil.
Öte yandan hakem hatalarını konuşmanın teknik direktörler, futbolcular ve kulüp yöneticileri için bir avantajı daha var ki, kendi yaptıkları hataların konuşulmamasını sağlıyor.
Hakem hatalarının sistematik ve planlı bir eylem olduğunu düşünmek istemiyorum.
Çünkü eğer buna inanıyorsak, bugüne kadar Türkiye liglerindeki her sonucu tartışmamız gerek.
Buna şampiyonluklar, küme düşmeler, alınan kupalar, galibiyetler, mağlubiyetler, kısacası her şey dahil olmalı.
Kişisel görüşüm şu ki, hakem hatalarının esas nedeni hakemlerimizin kötü olmaları ve üzerlerinde yaratılan baskıdır.
Zaman zaman bu hatalar şu ya da bu takımın aleyhine ya da lehine yoğunlaşıyor.
Bu sezonki durum da bundan ibarettir diye düşünüyorum.
Mesela Fenerbahçe’ye iki sezondur çalınmayan penaltıların nedeni, vaktiyle bu konuda hakemler üzerinde yaratılan baskıdan kaynaklanıyor.
Ya da bu sezon Galatasaray’a kolayca çalınan penaltıları da buna bağlayabiliriz.
Bu sezon hakem hatalarından en çok yakınan kulübün Beşiktaş olması, son iki sezondur hakem hatalarıyla kazanılan Türkiye Kupaları nedeniyle hakemler üzerinde yaratılan baskıdan kaynaklanıyor olamaz mı?
Hakem hataları sorununu çözebilmenin yolu da bundan geçiyor kanımca.
Eğer bu hataların sistematik bir planın parçası değil de futbol bilgisizliği ve yaratılan baskıyı kaldıramamak olduğunu kabul edersek, çözüme de yaklaşmışız demektir.
Çözümdeki ilk adım, MHK’nın ve Futbol Federasyonu’nun hakemlere yönelik ciddi bir eğitim çalışması olabilir.
Daha çok maç izlemelerini sağlamak, hafta başında bir önceki haftanın maçlarını topluca yeniden izleyerek hataların neler olduğunu göstermek bu eğitim sürecinin bir parçası olabilir.
İkinci adım hakemlere ciddi bir mentor desteği sağlamaktır. Buna bir tür psikolojik destek de diyebiliriz.
Üçüncü adım futbol yöneticilerinin, her maçtan sonra hakemler hakkında yorum yapmayı hiç olmazsa bir sezonluğuna ertelemeleri olabilir.
Bu kültürün yerleşmesinin zaman alacağına kuşku yok. Ama başlangıç olarak bir süre “sessizlik” bu kültürün gelişmesi için de bir adım olabilir.
Ve son olarak yapılması gereken şey, eski hakemlerin her maçtan sonra televizyonlarda bir pozisyonu defalarca seyrederek hakemler hakkında yorum yapmalarından vazgeçmeleridir.
Maç içinde saniyeden bile kısa süre içinde olup biten bir hareketi, televizyonda defalarca ağır çekimde tekrarlamak ve sonra da hakemleri bu hatalı kararları nedeniyle idam etmek bu programların ortak özelliği.
Federasyon, futbol yayın haklarını satarken, görüntülerin bu amaçla kullanılmasını yasaklayacak bir hüküm de koyabilir.
Bunları söylerken yanlış anlaşılmak da istemiyorum: Elbette, herkesin eleştirilebildiği bir ülkede hakemler de eleştirilebilir, eleştirilmelidir.
Ama futbol düzenimizin bu hale gelmesinin tek sorumluluğunu hakemlere yıkmayı doğru bulmuyorum.
Haberin Devamı ›
Kayseri’de Zico da hata yaptı...
Fenerbahçe’nin, Kayseri’den mağlubiyetle dönmesi, taraftarların önemli bölümü tarafından “hakem hatasına” bağlandı.
Edu’nun kırmızı kartının çok açık bir hata olduğunu tartışmak bile yersiz.
Ama bu mağlubiyette hakem hatasına sığınmak, bazı gerçeklerin görünmesini engellememeli.
Çünkü aynı hakemler, Kayseri aleyhine de ciddi hatalar yaptılar.
Eğer Fenerbahçe’ye karşı özel bir kasıt olsaydı en azından bu hataları yapmazlardı gibi geliyor bana.
Fenerbahçe, Edu’nun atılmasına rağmen Kayseri’yi yenebilecek durumdaydı.
Maçta 1-0 öndeydi, Kayseri çılgınca saldırıyordu ve Fenerbahçe bundan yararlanamadı.
Deniz’in, Edu’nun atılmasının hemen ardından sakatlanarak çıkması bir talihsizlik.
Ama Deniz’in çıkmasından sonra yapılan oyuncu değişikliklerindeki hatalar, bu maçın kaybedilmesine yol açtı.
Deniz’in çıkarak yerine Yasin’in girmesi, Fenerbahçe orta sahasının oyundan düşmesine ve hamle üstünlüğünü kaybetmesine yol açtı.
Kayseri gibi orta sahada hareketli önemli oyunculara sahip takıma karşı ilk yapılması gereken hamle burayı güçlendirmek olmalıydı.
Deniz, Yasin ile değiştirildikten sonra ikinci hamle Appiah’ın yerine Selçuk’u almak olabilirdi.
On kişi kalınca 3-5-1 düzenine dönmek, Carlos’un süratinden ve futbol bilgisinden bir süpürücü libero gibi yararlanmak maçı kazandıracak bir diğer hamle olabilirdi.
Şöyle bir diziliş de Kayseri’de puan almak için yeterli olabilirdi gibi geliyor bana:
Önder,Yasin, Lugano-Gökhan, Selçuk, Aurelio, Vederson (Kemal), Roberto Carlos- Semih.
Unutmayalım ki Fenerbahçe, Alex’in çok formda olmadığı dönemlerde sahada 11 kişi olmasına rağmen on kişi oynayarak çok maç kazandı.
Orta sahada rakibe basan, rakibe top yaptırmayan bir kadro yapısı Kayseri’de Zico’nun elindeydi ve maç bu haliyle 1-0’a bile bağlanabilirdi.
Dengesiz hücuma çıkan Kayseri’ye karşı yeni goller de bulmak olasıydı.
Kayseri maçındaki yönetimi nedeniyle hakemi eleştirelim ama Zico’nun da maçı kazanmak için hiçbir hamle yapmadığı gerçeğini unutmayalım.