Ulusoy'un sevinci

Haberin Devamı ›
Birileri daha yeni çıkıyor narkozdan; o da ancak çıkarları ters düşünce. Futbol ve adalet adına olabilecek bütün anormallikleri normalleştiren Ulusoy sistemine, sonunda en büyük iki destekçisi de sırtını döndü.
Ali Sami Yen’de, üstelik de tansiyonun dibe vurduğu bir anda gelen 4. gol sonrasında sergilediği abartılı sevinç, aslında bu ülkede yıllardır süren futbol düzeninin resmidir. Yeni bir şey değildir ama medyanın bu konuda üç maymunu oynaması da asla sürpriz değildir.
Fenerbahçe bunu deşifre ettiği, “formanı çıkar” dediği için, bu çarpık ulufe düzeninin askerlerince linç edilmiştir ve hâlâ edilmektedir.
Futbol Federasyonu başkanlığından istifa ettikten sonra ‘yumruk şov’ yaptığı o statta loca satın aldığı ortaya çıkan o değil midir? Peki o süreçte Galatasaray başkanlığı için adı geçen kişi de yine Haluk Bey değil midir? Keyfi kararlarını milliyetçilik hamasetiyle süsleyip tutkunu olduğu takımın maçlarını erteleten de yine o değil midir? Şimdi bas bas bağıranların biri, milli maçta onun adına pankartlar açtırmış, biri de hakem facialarıyla lüplediği kupaları hastanelere taşımıştır.
Kimler şikayetçi değil
Jip ve prim fiyaskolarıyla, usülsüzlük soruşturmasına konu olan harcamalarıyla, Dünya Kupası’na ‘tam pansiyon’ cilalı, kıyak Uzakdoğu seferleriyle gündeme oturan o değil midir?
Şenol Güneş ve Ersun Yanal’ın getiriliş ve gönderiliş biçimlerini, liyakat yerine hemşehricilik kriterine dayanan milli takımın altyapı hocalarını da bir hatırlayın. Ulusoy ve düzenini eleştirmek bir yana yalayıp yutan, allayıp pullayan, yere göğe sığdıramayan, vatan savunuyormuş gibi kahramanca çarpışan çoğunluğun niçin ağırlıklı Galatasaraylı yazarlardan oluştuğunu da bir sorgulayın. Bu düzenden herkes şikayetçiyken, sadece Sarı-Kırmızılı takımın tribünlerinden ‘Ulusoy istifa’ seslerinin yükselmemiş ve yükselmiyor olması sadece tesadüf müdür?
Bu nasıl girift bir bağsa; Ulusoy’un yerine Galatasaray’ın kongre üyesi olan Levent Bıçakcı’nın gelmesi, yardımcısı Hasan Doğan’ın Beşiktaşlı oluşu, hatta federasyonun Murat Aksu önderliğinde Beşiktaş’ın kulüp binasında kurulması ve Fenerbahçe’nin yönetime tek bir delege bile sokmaması bile, bazı çevreleri tatmin etmedi.
Gitmesi ürkütücüydü!
‘Demokrasi kahramanı’ ilan edilen Ulusoy için, aslında uygulamada eskiden pek farkı olmayan Bıçakcı Federasyonu’na savaş açıldı. Galatasaraylı siyasi yazarlar, anchorman’ler bile belaltından vurma, bu uğurda meslek ilkelerini ayaklar altına alma yarışına girdi. Aslında o kulübün yönetiminden ve futbolcularından çok, bütün umutların Ulusoy’a bağlanmasından kaynaklanıyordu bu panik. Borçlar batağından bile daha ürkütücüydü O’nun gitmesi.
Haluk Bey’in yumrukları her şeyin özeti. Özellikle de ‘hemşehri’ ve ‘akraba’ zokalarını yutup, yıllardır uyuyan, uyutulan ve uyuşturulan figüranlar için. Malum, tilkinin 40 ayrı masalı olurmuş ama hepsi de tavuk çalmak üzerine...
Bu ülkede futbol düzeni federasyonuyla, medyasıyla, yayıncı kuruluşuyla yıllardır Galatasaray’ın elindedir. Gerisi bilinçli ve sistemli bir palavradır. Öncelikle D Spor’un kameramanı ile rejisine tebrikler. Her hâlükârda Haluk ve Arda Bey’lere sonsuz teşekkürler.