Üçleme
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe, ‘3 puanı almak zorundayız’ yerine ‘nasıl olsa 3 atarız’ modundaydı. Ankaragücü, deplasmanda Eskişehir’e 3 atmış moral bulmuştu. İstanbullu havalardaydı, Başkentli maçın havasındaydı.
Ayar kaçmış ya bir kere; arka arkaya 3 maç kazanmak bile ‘büyük olay’ sayılacaktı Fenerbahçe için... Şayet arka arkaya 3 pas yapabilmeyi becerebilseydi. Topu alan her Fenerbahçeli, 3 taraflı baskın ve kuşatma altında kaldı.
Maçı özetleyen 3 pozisyon: Selçuk’un bomboş halde gol pozisyonu başlatması gerekirken kendine gösterttiği sarı kart; Volkan’ın kontrolündeki topu korner yapma becerisi; Elyasa’nın ‘dokunulmaz’ gibi kaleye buyur edilmesi... Bunlara Aragones’in 3 değişiklik tercihlerini ekleyin. Özellikle de Deivid-Maldonado...
Hasta narkozdan çıkmış da nekahat döneminde sanki...Dönen ve seken toplarda zaten yoksun, mücadelede hiç yoksun ve duran toplarda da kayıpsın! Hamle yerine, seyretmeyi ve beklemeyi seçmişsin. Atılan, aslında savrulan paslarda (Deivid hariç) ne zekâ var, ne de insaf... Pozisyon yaratmayı Edu ile Lugano’ya, gol umudunu da şişirme toplara havale etmişsen, zaten yanmışsın. Deivid gibi sorumluluk alan 3 adam daha olsaydı yine de çok şey değişirdi.
Halis Özkahya 3. sezonda 3. kez Ankaragücü-Fenerbahçe maçına atanmıştı. Cemal Aydın’ın ‘ince planı’ neydi bilemiyoruz ama kendi tribünlerine hedef şaşırtmayı düşündüyse, yutturamamış. Kafadan maçı murdar, kendini madara etti...
Fenerbahçe bu defolardan arınmazsa ‘ilk 3’ü zor görür, Ankaragücü bu maça aldanırsa ‘son 3’ kabusundan uzaklaşamaz.