Sirk!

Haberin Devamı ›
Vedran Runje Fanatik Gazetesi’ne verdiği gündem yaratan röportajında ilginç açıklamalar yapmış. Kulübünde yaşadıklarıyla ilgili açıklamaları muhataplarını bağlar. Ancak Türkiye’deki futbol ortamına ilişkin yaptığı ‘sirk’ benzetmesi ‘cuk’ oturmuş. Cambazları, illüzyonustleri, trapezcileri, soytarıları ve palyaçoları çok olmasına rağmen, eğlence yerine gerilim pompalayan bir sirk hem de... Hangi takıma kimin teknik direktör olacağını liyakat değil, siyaset, tarikat, federasyon ve yayıncı kuruluşun icazetleri veriyor. Bu adamlar da yıllardır kulüpleri araya almış, ‘ortada sıçan’ oynuyor.
Takımlarını küme düşürenler, lig liderinin ya da ikincisinin hocasını acımasızca eleştirip, istifaya çağırabiliyor. Sonra ekran büyüsüyle zemzemden geçirilip, yeniden başka kulüplere pazarlanıyorlar. Hiç sıkılmadan da, suyunu kendilerinin taşıdıkları bu değirmenin teknik adam öğütmesinden yakınıyorlar. Gelelim asla şampiyonluk hedefi koymayan ve figüranlığı peşinen kabullenen diğer kulüplerimize. Onların da bırakın bir hedef koymayı, böyle bir hayalleri bile yok. Tek ortak düşünceleri ligi orta sıralarda tamamlamak. Sezon sonunda da yüksek gümrük duvarlarını fırsat bilip, parlayan birkaç yıldızını 4 büyüklerden birine fahiş fiyattan satabilmek.
Mesela bunların içinde planlı programlı giden ve maddi durumu tek takım olan Gençlerbirliği de son 3 yıldır başka bir yolda. Planlaması, hedefleri ve yatırımlarıyla kalıpları kırmaya çalışan tek takım ise Kayserispor. Onları da taraftarı yalnız bıraktı.
İşin en acıtıcı yanı, ‘dön baba dönelim’ esasına dayanan bu ‘harala gürele’ düzenine itirazı olan da yok.
Türk futbolunun kurtuluşunun tek yolu, sistemsizlik, kuralsızlık ve akraba-i taallukat eksenine oturtulan sistemi, acımasızca yerle bir edip, yeniden yapılandırmaktan geçiyor. Kulüplere ve teknik adamlara kesin ve değişmez sınırlamalar koymak şart. Bunun Avrupa’da çok ciddi ve sonuç vermiş örnekleri var. Yani Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. İşin bir başka boyutu da, vahşi rekabetin yaşandığı bu ortamda, yabancı sınırlamasının kışkırttığı futbolcuya dayalı düzen. Her fırsatta ‘kupaları için, şampiyonluk için sevmedik’ hamasetine sarılan taraftarlar. Ama söylem ve eylem taban tabana zıt. Çünkü takımlarından, renklerinden, futboldan çok başarıyı, kazanmayı ve kendini seven, en küçük yalpalamada kelle isteyen tribünler.
Aslında o kadar çok şey var ki yazılacak ama yerimiz de dar. O yüzden bu sirkin ortasında sadece “Runjeeeee... Runjeeee!” bağıralım ve noktalayalım.