'Sinirötesi' harekât

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin, artık kısır ve suni tartışmalarla uğraşacak, boğuşacak zamanı da, lüksü de yok. Beyni ve kalbi mühürlenmişlere kendini anlatma çabası, yorucu ve beyhude bir uğraştan başka bir şey değil.
Nerelerden nerelere gelindiğini ve nerelere gidilmek istendiğini bilenler biliyor, hatta şimdiden görüyor. Eğer bu kulüp, kronik hastalıkları ve içler acısı gerçekleriyle yüzleşmeseydi, bu bilinç sıçraması yaşanmazdı. Devlete ve sisteme dayanmayan kalkınmanın, iç ve dış psikolojik saldırının en yoğun olduğu dönemde gerçekleşmesi de çok mânidar.
Eskiler, cenaze evine gittiklerinde, ‘başın sağolsun’ yerine ‘Allah bu acıyı unutturmasın’ der. Sığ kafalara beddua gibi gelebilecek bu sözler, ‘bu son acınız olsun’ derinliğidir. Fenerbahçeliler’in Pendik ve Aydın faciasını, S. Olomouc, Benfica ve Manchester United hezimetlerini unutması, Türkiye’nin Sevr’i, Çanakkale’yi unutmasından farksızdır. Unutmak eksilmektir. Halının altına süpüren, yüzleşmeyen, yok farz eden, ilelebet yanılmaya ve yenilmeye mahkumdur. Fenerbahçeliler bu maçları hatırlatanlara asla kızmasın. Hatta hafıza tazeleyenlere bir de teşekkür etsinler. Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz çünkü. Ders alınmayan tarih, kendini bıkmadan tekrar eder.
Bu sonuçları unutmaya çalışmak ne kadar zavallı bir durumsa, takılıp kalmak, üzerinde patinaj çekmek de o kadar anlamsızdır.
Pompalanan kültürün aksine, yenilgi de en az başarı kadar kutsaldır. Ancak her ikisini de iyi anlamak ve adam gibi sindirmeyi bilmek lazım. Ölüm ve hayat bile ikiz kardeş değiller mi?
Başarıya giden her yolun kutsandığı bir düzende, bunları söylemek suya yazı yazmaktan farksız, ama olsun... Tabii ki acıyı kabullenmek, cinayetleri ve katliamları onaylama, planlayıcılarını ve tetikçilerini hoşgörme anlamına gelmiyor.
Yine de hatırlatalım, ‘babanızı kaybetmekten daha beteri, onun sapık çıkması’dır. Yani en tarifsiz acıdan bile daha ötesi olabiliyor. Sporda utanılacak skor yoktur, ama utanılacak haller vardır. Şairin hayata dair dediği gibi, ‘kazanacaksın, kaybedeceksin ama mutlaka sonunda kendi yolunu yaratacaksın.’
Fenerbahçe’nin ‘sinirötesi’ psikolojik harekâtlara cevap yetiştirmek için israf edecek enerjisi ve zamanı yoktur. Çünkü kafalar ve yürekler artık sınırötesi hedeflere kilitlenmiştir. Bu kulüp gölge boksuyla, aynadaki düşmana saldırarak bir yere varılamayacağını öğrendi ve öğretti.
Hedefleri çok büyük, ama potansiyel ondan daha büyük.