Rüzgâr gülleri

Haberin Devamı ›
Bu sezon Fenerbahçe zirveyi hep geriden takip ettiği için medyadaki ‘kalite eksperleri’ ile yamakları mutlu bir suskunluğa büründüler. Ligi de, futbolu da tartışan yok. Yani böyle oldukça her şey yolunda. Gerçi puan farkı kapandığından beri tedirginler, ama fikstür yüreklerine su serpiyor biraz. Adnan Polat ‘katlediliyoruz’ diye garabet ve güldüren bir demeç veriyor. Zeyyat Kafkas da Ulusoy’un kendilerinden ‘giderayak intikam’ aldığını... Bu iddiayı da federasyondan desteklerini çekmiş olmalarına dayandırıyorlar. İtiraz kamuflajlı bir itiraf bu aslında. Hani çok adaletli bir federasyon vardı, Fenerbahçe’nin söylemi paranoyadan ve hırçınlıktan ibaretti?
Geldiği günden bu yana Ulusoy federasyonlarına itiraz eden, uygulamadaki çifte standarttan ve keyfiyetten rahatsızlığını sürekli haykıran Fenerbahçe katledilirken ellerini ovuşturup kıs kıs gülenler kimlerdi beyler? Şimdi şikayetçi oldukları bu zihniyeti, ikinci kez işbaşına getiren destekçiler kimlerdi? Seçildiğinde gözleri dolanlar, havaya atılıp tutulmasını ağlamaklı bir sevinçle izleyenler? Ne oldu bu ittifakçılara?
Duruş takımının yaptırıp, ellerine tutuşturduğu üçüz pankartları açanlar? Bahis tahtasından çıkarılma pahasına, başbaşa yenilen yemeklerde kupa ve şampiyonluğu paylaşanlar? Kupaları hastanelere götürenler? Ulusoy’un evine geceyarısı telefonları edip, şaraplı gaza ziyaretleri yapanlar?
İlahi adalet, ittifakın köşelerini kafa kafaya tokuşturuyor şimdi. Hayretle, ibretle, utanarak ve de gülerek, yani şizofrenik geçişlerle izliyoruz trajikomik oyunu. Türk Futbolu’nu bataklığa çeviren asıl bu rüzgâr gülleridir işte. Belki de ‘değiştim’ diyen Ulusoy’u bile bu hale getiren de...
Genel kurul salonunda eğilip bükülmeyen, baştan beri tavrı hiç değişmemiş iki isim vardı sadece; Aziz Yıldırım ile Haluk Ulusoy... Hiç ödün vermediği kokmaz ve bulaşmaz tavrından ötürü Şenes Erzik de diyelim hadi. Ya diğerleri? Siyasetin ünlü siması ‘Fırıldak Kubi’ bunların hallerini nasıl yorumlardı acaba? Bir de Saddam’ın komik enformasyon bakanı El Sahaf?
Olan biteni görmezden gelip, hatta adaletsizliğin avukatlığını yapan yayıncı kuruluş ve ‘baron’ yorumcuları birdenbire nasıl çark ettiler görüyorsunuz. Bir anda Ulusoy düşmanı kesilip, çifte standartlardan, ulufelerden dem vurmaya başladılar. Çünkü Türkiye’de futbol, sadece konuşulmadığı kadarıyla var. Bir de yarım yamalak deşifre olmuş çirkin yüzüyle...
Ve bir ev ödevi: Galatasaray yazarlarının, Ulusoy’a sırt çevirdi diye Canaydın’a ateş püskürmesi neyin paniğidir?