Arama

Popüler aramalar

Ne varsa...

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Tedirgin başladı sarı-lacivert takım maça.. Belçikalı rakibi de aşırı kontrollü haliyle ona ayak uydurunca, ortaya ister istemez yavan ve yavaş bir futbol çıktı. Bu kez turkuaz forma nöbeti Serdar’a emanet edilmiş, diğerleri ise tam kadro ‘çubuklu’yu kuşanmıştı. Fenerbahçe’nin ‘ayağa garanti pas’ zorlamasına, İngiliz hakemden beklenmeyecek düdük senfonisi de eklenince, futbol ‘aruz vezni’ne dönmüştü. Sürücülerin hiç acelesi yoktu sanki hedefe varma noktasında.. Avrupa maçlarında kasıtlı ve haksız biçimde ‘kaçak’ ilan edilen Alex, sakatlık yüzünden kendinden de kaçak gibiydi. Yerli solak Tümer, Belediye maçının aksine, inisiyatif almaya gönüllüydü. Nitekim ayağından çıkan güdümlü ‘kılpayı’ füzeler rakibi korkutup kimyasını bozmaya yetti. Kejo yine istekli ama yine yalnızdı. Yarım ayaklı Alex, ‘ağır işçi’ Aurelio’nun ortasında kaleciyi kötürüm bırakan kafa vuruşuyla, eleştirileri tekzip etti. Yakın geçmişin ünlü reklam sloganı gibi; “Ne varsa sende var!” dedirtti.İkinci yarı Anderlecht evsahibi gibiydi.Öyle saçma sapan hatalarla öyle bariz fırsatlar sunuldu ki; Belçika ekibinin kalibresi biraz üst düzeyde olsa, fark bile yakalayabilirdi.Fenerbahçe hanesine yazılacak tek artı, ‘istenmeyen kişi’ Deivid’in, gösterdiği olağanüstü direnişle maçın en iyi adamı mertebesine yükselmesi. Kolayı zora sokmak, kendi kendinin ayaklarına dolanmak bu takımın kronikleşmiş kaderi.