Matruşka

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin bu kongresinde her türlü provokasyon, tahrik, kavga ve çirkinliği bekliyorum. Bu güçlü olasılığa hazır olun ve eski manzaralar canlandığında sakın şaşırmayın!
Bu kongre bir yarış değil, olmayacak. Eskiden birbirinin yüzüne bile bakmayan grup ağalarının mutlak bir ittifakla kendi gücünü test edeceği bir zemin olacak. Tabii devrim de kendi gücünü sınayacak. Kulüp açısından çok ciddi ve çok hayırlı bir hesaplaşma olacak.
Birbirinden bağımsızmış gibi yanıltıcı görüntü sergilemelerine sakın aldanmayın. Aslında Ali Şen, Sadettin Saran, Tahir Kıran, Aziz Yılmaz, Şevket Yılmaz, Şadan Kalkavan, Hakan Bilal Kutlualp, Selim Soydan aynı kişiler, aynı zihniyet... Balık hafızalılara hitap eden, kendilerinden başka herkesi aptal zanneden matruşka sistemi! Hani şimdilerde grup oligarşisini, onların dikta saltanatını ‘demokrasi’ masalı ve mavalıyla yeniden hortlatmaya çalışanlar. “Yalanların uzun bacakları vardır, kendi zamanlarının önünde koşarlar” demiş Adorno...
Böyledir. En ağır sorunlar bile, çözüldükten sonra çok basit şeylermiş gibi görünürler. Dedim ya; asıl soru, bu kadar şeyin 10 yılda nasıl başarıldığı değil, 90 yılda neden başarılamadığıdır. Fenerbahçe’nin bu potansiyeli ve gücü hep vardı çünkü...
Aziz Yıldırım şimdi yaptıkları ile yapmak istediklerini birbirine bağlayacak 3 yıllık zaman köprüsü arayışında... Bu matruşka ittifakına bu fırsat zeminini kendisinin hazırladığını, bu cesareti kendisinin verdiğini asla unutmamalı... Başkalarına iğne batırmayı unutup, çuvaldızı dibine kadar kendine batırmalı... Hatta elinden düşürmemeli... Çünkü sadece doğru iletişim ve doğru iki transfer hepsinin çanına ot tıkamaya yetip artardı.
‘Fenerbahçe önce kendisini yenecek bir takım kurmak zorundadır’, boşuna yırtınmıyoruz yıllardır. Artık çok net anlaşılmıştır kavgamız...
Yıldırım, başlattığı devrimin ve kulübün en zayıf noktalarını ortaya çıkarıp onarmak istiyorsa, kendisine sürekli “Fenerbahçe’yi ve kendimi alt etmek için ne yapardım” sorusunu sormalı... Devrimi güçlü kılabilmesi, hatalarıyla cesurca yüzleşmesine bağlı...
John Dryden’in sözüyle noktayı koyalım: “İnsanların vicdanı, onların gücüdür.”