Âlem buysa Kıran kim?

Haberin Devamı ›
Sayın Tahir Kıran; sitenizden adresli sorular soruyorsunuz. En doğal hakkınızdır, sorarsınız, sorgularsınız. Sizi tanımam. Hakkınızda dava dosyasından tefrika okumuşluğum vardır da kimseden bir şey dinlemişliğim yoktur. Sonrasında da Haluk Bey’in en gözde asbaşkanı olarak kamuoyuna mâl oldunuz zaten. Fenerbahçe’yi yönetmeye talip biri olduğunuza göre, naçizane benim de size bazı sorularım olacak. İster cevaplayın, ister emniyetteki gibi ‘susma’ hakkınızı kullanın.
1- 4 Ekim 2004’te, Sedat Peker’e yönelik operasyonda, 41 kişiyle birlikte gözaltına alınıp, ‘çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak’ suçlamasıyla yargılandınız, beraat ettiniz. Geçmiş olsun.
2- Avukatınız savcılıkta, “Kıran, 40 gemiden oluşan bir filonun bağlı olduğu şirketin yönetim kurulu başkanıdır” demişken, siz ise sorgunuzda, “26’sı şahsi, 9’u ortak olmak üzere 35 gemimiz var” beyanında bulunup, “Aylık geliriniz nedir?” sorusuna “5 bin YTL” cevabını verdiniz mi?
3- Üç okul gezdikten sonra ancak bir ortaokul diplomasına sahip olabildiğiniz doğru mu?
4- Rüştü’nün dövülmesi olayına adı karışan, sizin de “Fenerbahçe’yle göbek bağı yok, şekli şemali başka, değişik ve başka işleri kovalayan bir çocuk” diye tanımladığınız İbrahim Gümüştekin’in kulübe üyelik başvurusu evraklarında kefil olarak neden sizin imzanız var? Tribünlerde tanıdığınız ‘başka işler kovalayan başka çocuklar’ da var mı?
5- Kanal D konuyu ekrana taşıyıp Gümüştekin sizi aradığında O’na, “Bir şeyler kurcalıyorlar, Aziz Yıldırım’a geçirmeye uğraşıyorlar, bu arada bize geçiriyorlar. Deniz’le konuştum, Gürcan’la konuşup bana dönecek, biz bu haberin bir kontrasını yaptıralım Sabah’ta” dediniz mi?
6- Deniz Derinsu’nun sizi arayıp, “Dayı ne yapıyorsun, Vatan’ı gördün mü, İbrahim’in fotoğrafı çıkmış?” dediği; sizin de, “Evet, onunla uğraşıyorum” dediğiniz; “Temizlemeye mi?” sorusuna da, “Evet. Ferudun’la konuştum. ‘Benle alâkası yok, Saadettin yaptı’ diyor” dediğiniz doğru mu?
7- Aynı meseleyle ilgili olarak Saran’ı arayıp, “Seten’le konuş, uğraşmasın bizim İbrahim’le. Ya, sen indirme bindirme yapmıyor musun hiç buna?” derken kast ettiğiniz nedir? Saran da size, “Sen bana söyleseydin ki bu adam haber yapacak, iş sana dokunuyor Aziz’e dokunmuyor, o zaman işin çıkmasını engellerdim” demiş midir?
8- Sizinle sıra dışı samimiyeti ve hitapları olan gazeteciler ‘indirme-bindirme’ diye tanımladığınız yöntemle mi çalışır? Cesur yürek İbrahim Seten, gıyabındaki bu konuşmalar ve sahipleri hakkında ne düşünmektedir?
9- 3 Mart 2004’te, o gün yapılan Fenerbahçe kongresinde oy kullanan Nihat Öztürk’le yaptığınız telefon görüşmesinde, “Biz ne yapacağız burada, birliğimizi beraberliğimizi bozmayacağız, 2010’a hazırlanacağız. Maddi, manevi şekil-şemal, geleni gideni doyuracağız, gelene gidene para vereceğiz a..k..! Dün gene orada 650 dolar birine, 200 milyon birine verdim” sözleriyle anlatmak istediğiniz nedir?
Şimdilik bu masum sorularla keselim! Armatör değiliz, ama amatör de değiliz! Neyle uğraştığımızın fazlasıyla farkındayız. Belki yersiz, ama Ahmet Çakar gibi fail-i meçhul (!) olmaktan ziyadesiyle endişe ettiğimiz de sır değil.
Biz sadece futbol dışında her şeyin cirit attığı girift ve derin futbol dünyasında (!) kulluğu reddediyoruz, ama Einstein’ın “Tanrı zar atmaz!” sözünü de unutmuyoruz.