Küçümseyin bakalım!
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın düştüğü duruma bakar mısınız? Hem de ilk 15 dakika içinde... İçeride ya da dışarıda oynamalarının hiç ama hiç önemi yok.
Halbuki, taraftarın ve medyanın mantığıyla her şey bitmişti. Kuralar çekildiğinde herkes pür neşeydi. ‘Lokum gibi kura’ diye sevinç çığlıkları ve manşetleri atılıyordu. Yani iki takım da gruplara kalmıştı çoktan! Olsa olsa formalite maçı olabilirdi bunlar.
Küçümsemenin, ciddiyetsizliğin, aşağılamanın ve yok farz etmenin bedelini ikisi de çok ağır ödedi. Fenerbahçe taraftarları Galatasaraylılar’la dalga geçip, mesaj trafiğiyle alay ederken, aynı faciayı kendileri yaşadı.
Futbol, rakiple oynanan bir oyun. Her maç zor maçtır, her takım ciddiye alınması gereken takımdır. Hele hele bunlar bir de ekolü temsil eden, Şampiyon Kulüpler Şampiyonu olmuş, bir dönem ortalığı allak bullak etmiş, sayısız yıldız yetiştirip dünya futboluna hediye etmiş takımlarsa...
Burada en ağır hesaplaşmayı medyanın yapması lazım. Ancak ne gezer? Onlar ‘çevir kazı yanmasın’ derdinde... Futbolu, rakibi kızdırmak, aşağılamak ve sadece kazanmak zanneden hatta spor olmaktan soyutlayıp, tamamen bunlara endekslenmiş ‘yaygın taraftar modeli’nden çok daha pişkinler. Önce futbolun sportif ruhunu inkar edip rakipleri alaya alıyorlar, tokadı yiyince de öfkeyle takımlarına saldırıyorlar, hedef gösteriyorlar.
Geyik muhabbetlerini bırakın! İçeride ya da dışarıda -yabancı ya da yerli takım olması fark etmez- asla ‘kolay maç’ yoktur. Belirleyici olan kağıt üzerindeki isimler ve rakamlar değil, sahadaki doğrular ve gerçeklerdir.. Çünkü pratik, teoriyi delik deşik eder çoğu zaman; hele söz konusu futbolsa...
Senin takımın ne ki; Partizan’ı, Steau Bükreş’i küçümsüyorsun? Hangi ekolle, hangi ekole meydan okuyorsun?
Bu işler gazla, yapış yapış ve yılışık bir hamasetle, fosilleşmiş güzellemelerle, sözde analizlerle, şımarık gövde gösterileriyle olmuyor. Doğruyu daha iyi kavrayıp uygulayan, şansı da biraz yanında olan bitiriyor işi. Yani rakibine de kendine de çok saygı duyan, ciddi bir takım olabilen.
Yoksa ‘ders alınmayan tarih tekerrür eder’ konulu güdük ve genetik sakatlığımızın sonuçlarını, her sezon yeniden izler, ağlanacak halimize de rakiplerin başarısızlığı üzerinden teselli bulma zavallılığına sığınmaya devam ederiz.