MENÜ

Kırgın öldü

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Boşverin ligi, maçı, sonucu... Galatasaray yenildi ya, Fenerbahçeli mutludur. Fenerbahçe yenildiği için de Galatasaraylı mutludur. Kendi zaferleriyle değil, rakibin hezimetiyle mutlu olan ağırlıklı ve patolojik anlayış narkozdadır şimdi. Bu yazımı Emin Cankurtaran gibi bir çınarın, ders niteliğindeki kulüp yaşamına ayırdım. Bu sonuçlar onun hizmetlerinin yanında, hiçbir şey ifade etmez çünkü...
1969’da ilk kez Yönetim Kurulu’na seçildi. Genel Sekreter ve 2. Başkanlık görevlerinin ardından 24 Şubat 1974’te Başkan olup, 2.5 yıl inanılmaz bir özveriyle hizmet etti.
Galatasaray, Bursaspor ve dönemin federasyonunun bütün engelleme çabalarına rağmen, Kızılyıldız’ın önemli oyuncusu Ostojic’in transferini ‘diplomatik’ bir mücadeleyle başardı.
İstanbulspor’un Galatasaray’a verdiği Cemil Turan’ı, çok yoğun bir çalışma, sinir harbi ve ince taktik sürecinden sonra Fenerbahçe’ye kazandırdı.
Efsane solak Alpaslan Eratlı’ya da, içerdeki yoğun muhalefete rağmen Sarı-Lacivertli formayı giydiren oydu.
Brezilya futbolunun dünyaya armağanı efsane Didi’yi takımın başına getiren vizyonu, atılımı ve açılımı ortaya koyan yine O.
Cankurtaran’ın 2 yıl süren başkanlığında Fenerbahçe üst üste 2 şampiyonluk, 1 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası ve 2 TSYD Kupası kazandı.
Ölümünün ardından, O’nunla çalışmış bütün eski futbolcu ve yöneticilerin konuştukları ortada... Kulüp için maddi-manevi ne tür fedakarlıklarda bulunduğunu anlata anlata bitiremiyor hepsi; istisnasız...
22 Şubat 1976’da ikinci kez seçildi. Ancak grup oligarşisi O’nun çalışmasına izin vermedi. Çünkü o yönetimleri gruplar belirliyordu. Yani başkanın iradesi dışında bir çeşit koalisyon.
Öyle ki; Cankurtaran’ın önce kimyasını, sonra da sağlığını bozan grup baskıları ve başarıyı paylaşamama kıskançlığı, sonunda istifa ve olağanüstü kongreyle sonuçlandı. Grupların umurunda mı Fenerbahçe’nin başarısı ya da sürekliliği?
Bu kadar Sarı-Lacivert aşkıyla dolu olan bir yürek, 2 sezona iki şampiyonluk ve 5 kupa sığdırmış, cebinden, işinden, ailesinden, hayatından vermiş bir adam... Fenerbahçe’ye hizmet edebilmek için Fenerbahçeliler’le mücadele etmekten yoruldu. Bir daha da hiç görev almadı.
Peki O’na kim sahip çıktı? Hiç kimse... Şeref tribününde bazı taraftarlar (!) tarafından bozuk para yağmuruna tutularak aşağılandı üstüne üstlük.
Fenerbahçe’nin milli futbolcusu Canavar Burhan(Sargın)’ın sözleri içimi acıttı: “Kırgın ve küskün öldü” diyordu.
İbretlik öykü değil mi? Peki 33 yıldır değişen ne? Camiada ve tribünlerde o karanlığı özleyenler bitti mi?
Sözün özü: Fenerbahçe’nin en tehlikeli, en acımasız ve en güçlü ve en büyük rakibi hâlâ kendisi ve hep de öyle kalacak! Nokta.

YORUM YAZ