Kendini yenmek
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe on yıllarca kendi ayaklarına dolanmış, kendine yenik düşmüş bir kulüp. Dinamiklerinden çok dinamitleri olan ve bunlara yarınlarını hibe eden bir camia. Kulübü oyuncağa çeviren rant saltanatının egemenliğini kırana kadar, kaynaklarını ve gücünü şov, gösteriş ya da ‘desinler’ uğruna heba etmiş bir yapı.
Varlığı, grupçuların, hizipçilerin, kongre ağalarının ve tribün yeniçerilerinin varlığına göz göre göre armağan olmuş koca bir dev.
Önce hastalıklı anlayışı, tüm unsurlarıyla yok etmeyi göze almış bir yönetim, sonra bu ‘kurtuluş mücadelesi’nde onlara koşulsuz destek veren bilinçli taraftarlar. Bu arınma sürecinin beraberinde getirdiği bir yığın iç çatışma ve iç kavga. İnsanlık tarihi, sancısız ve kolay bir devrim anlatmıyor henüz. Bu dinamizmin üflediği güçle, yeniden dirilen ve yavaş yavaş ayağa kalkan bir kulüp.
Bir yıl uzak ara şampiyon, ertesi yıl uzak ara üçüncü. Bir yıl şampiyon, ertesi yıl acıların takımı. Temmuz’da düğün, Mayıs’ta yas. Şampiyon olduğunda bile 10-15 futbolcu alan, bir o kadarını da gönderen yap-boz garabeti. Oysa son 5 yıla bakıldığında ‘istikrar’ denilen sihirli olgunun yarattıkları ve ürettikleri ortada.
Yıllarca ‘mutsuzluk bağımlısı’ olarak yaşamaktan olsa gerek, bu tablodan zerre kadar hoşnut olmayanlar var. Dahası mutluluktan bile mutsuzluklar üretenler. Başarıyı ve başarısızlığı rakiplerinin sonuçları üzerinden, takım sevgisini rakiplerine duyduğu nefret üzerinden tarif edenler. Bir de gurur ve kibir arasındaki çizgiyi aşıp, onların saflarına katılanlar.
Tıpkı daha öncekiler gibi, 23 yıl sonra 2 yıl üst üste şampiyonluk yaşatan Daum da, Devler Ligi’nde ilk 16’ya çıkan Zico da bu adamlardan saygı görmedi. Hiçbir şey onları mutlu etmeye yetmedi, asla da yetmeyecek. Kendi futbolcularını ıslıklayanlar bunlar. Küfredenler bunlar. Homurdananlar bunlar. Sahaya yabancı madde yağdıranlar bunlar. Kendilerini yönetimin, diğer taraftarların hatta kulübün kurucularının bile üzerinde gören, sahibi zanneden yine bunlar.
Futbolun tarihinde her maçını kazanan bir takım var mı? Peki 1 milyar Euro harcayıp, dünyanın en pahalı yıldızlarını, en müthiş teknik direktörünü alsanız bile böyle bir şey mümkün mü?
Tasavvufta, ermiş/derviş olabilmenin ön koşulu egoyu, yani kendini yenebilmektir. Çünkü bu ibadetin en zoru, ama en hasıdır. Çünkü kibir en büyük günahtır.
Fenerbahçe takımının yakaladığı her başarı, haddini ve hududunu bilmeyen bu şımarıklara vurulan bir darbedir. Farkı yaratan bilinçli taraftarlar, kibirli şımarıklığıyla kervanın yoluna mayın döşeyenlere, sarsıcı bir tokat indirmeye mecburdur.
Yönetim de, Fenerbahçe’yi farklı yenecek buldozer gibi bir Fenerbahçe kurmaya...