Kabaktan terazi...

Haberin Devamı ›
Kabaktan terazi...
Son yazdığım yazıyı alışkanlıkla soldan sağa doğru okuyanlar, abuk anlamlar çıkarmış. Evvela bu anlama özürlü zevata, merâmımızı son kez vurgulayalım.
Güdük, kof, içi bomboş ve kuru hamasete dayalı slogan milliyetçiliğinden nefret ederim. Her milli maç öncesi estirilen salak sapan ve zehirleyici söylemler de buna dahil. Sırf bu yüzden, taraftarların uluslararası maçlarda bile ortaya koydukları rekabeti, panzehir gibi görür ve şiddetle desteklerim. Bu bir.
Vatan-millet yaygarası yaparak çeteleşmeyi hak görenleri, durumdan vazife çıkaranları, kendilerini bu ülkenin, devletin, milletin, yasaların üzerinde ve gerçek sahibi zannedenleri, dağdaki teröristlerden bile daha tehlikeli bellerim. Bu iki.
Çete elebaşılarından ve yancıklarından namus, ahlâk, vatanseverlik ve din dersleri dinlemekten kusacak kadar sıkıldım. Bu üç.
Cumhuriyete ve kurucusuna en ağır tahribatın, onları yok etmeye çalışanlardan değil, onları hukuksuzluklara kalkan yapıp, arkalarına sığınanlar tarafından verildiği konusunda fikrim granitleşmiştir. Bu dört.
Taraf’ın manşeti ile içeriği birbiriyle zerrece örtüşmeyen militan anlayışına ayna tutmak, duygusal değil mesleki bir itirazdır. Bu beş.
“Adam gibi adam...” pankartını açanların duygusal derinliğini, Fetullah Hoca’nın sevgili takımı, futbolcuları ve teknik direktörleri ile Çarşı’daki Vietnam usulü infazın nedenlerini de araştırmalarını bekliyorum... Bu altı.
Tribünlerde rant çeteleri ve lümpen terörü olmasın, açık artırmayla çalışan mafyoz oluşumlar türeyip tünemesin diyoruz. Yönetimlere nüfuz ticareti yapanlar çöreklenmesin, kulüpler soyulmasın, yapan da yaptırımsız kalmasın diyoruz. Bu yedi.
Çeteler hiçbir kulübe sızamasın, futbol kurtarılsın ve koruma altına alınsın, iktidarlar ve cemaatler futbolu ellerinde oyuncak yapmasınlar diyoruz. Bu sekiz.
Gelelim siyaset yazdığım şeklindeki zeka küpü eleştirilere... Yolsuzluğu, işsizliği, hortumculuğu, düzenbazlığı, hukuksuzluğu eleştirmek de siyasettir; “Ekmek çok pahalı” demek de... Ne Çanakkale’nin üstünde bir siyaset bilirim, ne de insanın ve insanca yaşama hakkının üzerinde... Bu dokuz.
Kabaktan terazinin, ağır basan kefesinde dirhem olmak son isteğimdir; yani itirazımız, zamanı kokutanlaradır. Bu da on!