MENÜ

İlkeler ve ilkeller

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Yapay gündemlerle, yavan tartışmalarla herkesi bıktıran ve bezdiren tepeden tırnağa yalan bir düzen. Suyun başında ilkeller olunca, ilkeler de kolaylıkla vazgeçilebilecek, satılık bir kavram haline dönüşebiliyor. Hatta hastalıklı, paranoyakça hatta dangalakça bir takıntı gibi görünebiliyor. Oysa ‘-mış gibi’ yapmanın, ‘-miş gibi’ yaşamanın getirisi çok daha fazla. Tabandan tavana kadar kokuşmuş ve bulanıklaşmış düzenin tetikçileri, kendilerini etikçi gibi pazarlayabiliyor. Çıkarları gereği haklı olanın yanında saf tutmak yerine, güçlü olanın önünde diz çökmeyi seçen mâlum zevat. Sürekli sanal ve sahte kahramanlar üreten, sonra da yarattıkları putlara tapınan pusulayı şaşırmış kerli-ferli adamlar. Yorucu usulü yorumlarıyla renk aşıklarını, bir çeşit mezhep kavgasının içine doğru sürüklemekten, şöhret ve ikbal uğruna şiddet ve yalan pazarlamaktan öteye geçmeyen anlı-şanlı ama aslında kanlı ve zanlı kalemler. Sporun, futbolun, taraftarın ve bu işe gönül koyan herkesin kimyasını elbirliğiyle bozdular ama bu ilkel ezberin bozulmaması için, var güçleriyle dayanışma halindeler. Meslekteki herkes onlara biat etsin, icazet alsın istiyorlar. Kendilerine benzemeyen, suç ortaklığına yanaşmayan herkesi düşman belleyip, yok etmeye çalışıyorlar. şu ülke futbolunun içine düşürüldüğü garabete bir bakın! Neredeyse sezon başlayacak, federasyondan yabancı sınırlaması konusunda hâlâ bir açıklama yok. Öyle ya da böyle bir karar alır, açıklar ve uygularsın. Kulüpler de rotasını ona göre çizer. Ancak onlar varlık nedenleri olan kulüpleri ‘yok farzetme’ suskunluğuyla sınırları ve sinirleri zorlamayı sürdürüyorlar. Hesap soran kimse de yok. Başkanları, yöneticileri, futbolcuları, taraftarları, hatta meslektaşlarını ‘eleştiri’ adı altında aşağılama ve hedef gösterme gayretkeşliğinde yarışanlar, söz konusu federasyonun keyfiyeti ve çelişkileri olduğunda sus pus. Hatta bazı teknik adamlar, bazı futbolcular ve bazı kulüp başkanları karşısında süt dökmüş kediden farkları yok. Açıkçası bu ‘girift uzlaşma’nın nedenini çok merak ediyorum. Spor medyasının bir kulübe, bir camiaya savaş açma, onunla kavga etme gibi bir hakkı da, lüksü de yoktur. Misyonu da, varlık nedeni de bu değildir. İlkeler ve ilkellerin yer değiştirmediği iklimlerde, yorumcuların aykırı bile olsa kendi doğrularını söyleme özgürlüğü vardır. Ancak gerçeği görmezden gelme ya da saptırma keyfiyeti yoktur. Oysa biz artık, ilkelsiz çay saati bile düşünemiyoruz!

YORUM YAZ