Arama

Popüler aramalar

İkram yarışı

Haberin Devamı

“Kaybetmenin en kısa yolu kazanmaya mecbur olmaktır” demişler. Bu kez stresli olan Fenerbahçe, sakin olan Beşiktaş’tı. En çok korktuğun şey, en çok korktuğunda başına gelir.
Sarı-Lacivertliler, kendi ayaklarına pranga vuran bu gerginliği kendi kendilerine hazırlamışlardı. Hem de günler öncesinden... Halbuki Beşiktaş’ın en büyük korkusu kupayı kaybetmek ya da yenilmek değil, maçın uzamasıydı.
Orta sahaya yığınak yapmıştı her iki takım da.. Öyle yavaş bir futboldu ki; sanki karada değil de sualtında oynuyorlardı. Bu yavanlığı çözen ilk ikram, Yusuf’tan, daha doğrusu Volkan’dan geldi. Öyle ki; Volkan’dan çok, Yusuf şok yaşadı.
Sonra yine Fenerbahçe defansının sayısız ikramları oldu ki; Beşiktaş bir anda farka ulaşabilirdi. Hem de çabalamaya, üretmeye, koşmaya bile gerek kalmadan... Ancak Beşiktaş defansı ikrama karşılık vermekte fazla gecikmedi.
Fenerbahçe’de inisiyatif alan futbolcu yoktu. Beşiktaş’ta beceremese bile almaya yeltenen çoktu. Siyah-Beyazlılar gümrüksüz, vizesiz, sorgusuz, sualsiz, hamlesiz ellerini kollarını sallaya sallaya geldiler. Hepsinde de gol pozisyonu buldular. Ayakları düzgün bassa, fark daha erken gelebilirdi.
Ne Fenerbahçe’den, ne de Erciyes’ten alınan kupa... Bu sefer hakkıyla kazandı Beşiktaş... Son ‘mazeret’ örtüsü de çekildi artık. Vaziyet dımdızlak ortada... Tıpkı maçın kendisi gibi, bu ağır yenilgi de o kupaya sahip olmaktan ya da kaybetmekten daha önemli...
Çünkü alan değil de alamayan takım belirliyor önemini; vuslat değil hasret belirliyor değerini!

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü

‘’Bunun adı rezillik!‘’

14 Mayıs 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI