MENÜ

Fenerbahçe kriterleri

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Son 3-4 yıldır önce moda, sonra hastalık haline geldi. Fenerbahçe’nin yaptıkları ya da yapmadıkları birilerinin sinirlerini fena yıpratmış besbelli. Başkanı, yöneticisi, futbolcusu, köşe yazarı hemen hepsinin tek kriteri Fenerbahçe. Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu köşe yazarlarına dikkat edin, hemen hepsi kendi takımlarını bırakmış Fenerbahçe üzerinden ahkâm kesiyor. Ortalıkta hiçbir şey yokken, bazı takım yöneticileri kombine satışlarını artırmak için saçma sapan bir saldırıya geçiyor. Yeni transferlerinin lansmanını bile Fenerbahçeli futbolcularla kıyaslama üzerinden yapıyorlar. Bu halleriyle, takım sevgilerini, rakip nefreti üzerinden tanımlayan güdük kafalı zavallılardan bir farkları yok. Alex, Appiah ve Carlos artık transfer borsasının ‘çapraz kur’ endeksi haline geldi. “şu 10 Alex eder, bu Carlos’u siler süpürür’ falan gibi bir abukluk. Fenerbahçeli bir yöneticinin ağzından hiç böyle saçma sapan bir demeç duyan var mı peki? Hadi diyelim kulüp yöneticisinin, başkanının bir stratejisi var, bu gerilim üzerinden kendi camiasını hareketlendirmeyi, forma ve kombine satışını artırmayı hedefliyor. Peki futbolculara ne oluyor? Kaptanlık pazubandı taşıyan biri “Carlos, Ümit Özat’ın yerini dolduramaz” buyuruyor. Doping sabıkalı ve sahaların en saldırgan bir diğeri de, takımdan ayrılan futbolcuları dert edinmiş, “Fenerbahçe’nin ruhu gitti” diye yorumluyor. Son olarak soyadı ile orantılı bir beyin ve yetenek bile taşımadığı şüphe götürmez bir topçu da çıkıp, tuhaf sözlerle ahkam kesiyor. Hem de öyle böyle değil. Herkesin tek derdi Fenerbahçe. Sanırsınız ki, tek istedikleri, bu kulübün her alanda patlama yapıp yükselmesi, dertlerinden, sorunlarından arınması. Oysa durum tam tersi. Tamamı Fenerbahçe için bir kez bile iyi rüya görmemiş, bir kez bile beyaz yumurtlamamış adamlardan oluşuyor. Yani açık açık bu kulüpten nefret eden kişiler. Evlerindeki toplu maç seanslarında havada uçuşan küfürlerin haddi hesabı yok. Alex’in parası dert, Lincoln’ünki değil. Tuncay’ın gidişi dert, Mondragon’unki değil. Yozgatlı’nın yedek oturması dert, Carrusca’nın, Ailton’un yedekler arasına bile girememesi değil. Rüştü, Serkan, Ümit Sarı-Lacivert forma giyerken yerden yere vurulur, ayrılır ayrılmaz kutsanır, ağıtlar yakılır, klipler yapılır. Siz kendi işinize bakın, Fenerbahçe kendi işine. Bu yorumlar da hepinizin boyunu aşar. Eğer konuşacak şeyiniz kalmadıysa, konu kıtlığı çekiyorsanız size bazı başlıklar verelim de ev ödevi olsun; Seyrantepe ve Fulya peşkeşinden başlayıp, federasyonla garip ve girift ilişkilere, oradan çıkıp başkanlarınızın geceyarısı randevularına, oradan yöneticilerinizin kupa ve şampiyonluk paylaşmalarına, kulüplerinizin başkanlarına olan borçlarına kadar gidin. Bunlarla yüzleşin. Fenerbahçe bu serveti devlet kasasından edinmedi, stadını da, transferlerini de devlet yapmadı. Bir gecede borcu 100 milyon dolar azalan bir kulüp de değil. Ulusoy’a bağımlı bir yapısı da yok. Tasası da sevinci de, günahı da sevabı da Fenerbahçeliler’e ait şeyler için ahkâm kesenlere soruyorum; Size ne?

YORUM YAZ