Eksi ve eksik
Haberin Devamı ›
Aurelio’nun beklenmedik bulaşıcı hastalığı, orta sahaya da, takım kurgusuna da sirayet etti. Edu dışındakileri tanıyabilene aşkolsun. Hamlesizlik ve kaybetme korkusu, hepsinin bacaklarını kilitlemiş, mahkum etmişti sanki.Volkan’ın yediği gole ‘olur öyle’ diyebilmeyi sadece ben değil, bütün Fenerbahçeliler çok isterdi herhalde. Neredeyse kişiye özel bir ‘klasik’ olmaya doğru uygun adım gidiyor bu manzara. Eksi derecede oynamaya tamam, eksik kadroya da tamam, hatta eksik futbola da tamam, ama eksi ve eksik mücadeleye nefesimizin yettiği kadar hayır. Bu kadar hay huy ve gerginlik içinde, bir tek akılda kalan Edu’nun hayranlık uyandıran basit ama güven veren oyunu. Erciyes’te, ligde tutunmak için nasıl bir mücadele vereceğinin ipuçları. Yediği o akıl almaz gole rağmen, Fenerbahçe’yi şanssız olarak nitelemek, futbola ve emeğe haksızlık olur. Çünkü Sarı-Lacivertliler bir süre maçtan kopunca, Erciyes oyunu koparabilecek fırsatlar yakaladı ama onlar da heyecanına yenildi.Futbol inananların işidir, kimya işidir, topun ruhu vardır. Siz inanarak vurmaz, inanarak dokunmazsanız topa, o da inanarak gitmez hedefine. Ona olan inancınızı yitirirseniz, o da size olan inancını yitirir. Deivid’in son dakikalarda girmeyen, yerini bulmayan iki vuruşu da -bence- inanç erozyonunun eseri.Bu esir alan ‘gitti-gidiyor’ sendromu ‘Semih Wesson’un 84’te indirdiği topun Alex’e asıl kimliğini hatırlatması ile umutları yeniden yeşertse de, maçı çevirmeye yetmedi. Fenerbahçe, alışıldığı üzere rakiplerinin ligden kopmasına, heyecanın bitmesine yine ‘izin’ vermedi.