Arama

Popüler aramalar

Dip dalga!

Haberin Devamı

İkinci yarının başlamasıyla birlikte, kendi evinde üst üste iki kritik karşılaşmaya çıkacak Fenerbahçe... İddialı, enerjik ancak dağınık bir Trabzonspor ile takım oyununu en iyi kotaran, elinde de çok önemli silahlar barındıran son yılların en iyi Gaziantepspor’u...
Sarı-Lacivertli takımın bu karşılaşmalardaki performansı, oyunu ve alacağı sonuçlar, genel gidişat açısından da önemli bir gösterge olacak.
Turnusol etkisi niteliğindeki iki zorlu tümsek ya bir çok kuşkuyu yeniden hortlatacak ya da bir çok kuşku ortadan kalkacak. Yolunda gitmeyenler, yolunda gidenler, raydan çıkanlar hepsi ortaya çıkacak.
Çünkü bu yarıda ne zirveye koşanların ne de tutunmaya çalışan takımların ‘lay lay lom’ lüksü var. Çünkü artık kayıpların telafisi yok. Her maçın giderek daha zorlu ve kıran kırana geçeceği de aşikâr. Şampiyonu derbilerden çok orta ve alt sıradaki takımlarla yapılan maçlar belirleyecek. Yani Devler Ligi’ne doğrudan katılma vizesini ‘dip dalga’ verecek.
Rakibin hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan iklim koşulları, zemin tehdidi ve sakatlanma korkusu teknik ayakları safdışı bırakmaya, etkisiz kılmaya yeter de artar bile.
Saha içindeki ve dışındaki, futbol içindeki ve futbol dışındaki tansiyonun futbolcuları maçlardan daha fazla zorlayacağı da kesin.
Bu durumda asıl önemli ve geçerli silahın, mücadele, yardımlaşma, hırs ve efektif oyun. Ama ille de, varsa da yoksa da mücadele... Soğukkanlı, sakin ve şuuru asla elden bırakmayacak bir şekilde...
Çünkü kırılganlık, edilgenlik, duygusallık, yılgınlıkla, bıkkınlıkla, kırgınlıkla, kızgınlıkla, yakınmayla baş edilebilecek zorluklar değil bunlar. Reçete herkesin bildiği şu maddelerde gizli:
Fırsat kaçırılmadan, Maldonado’nun yerine mücadeleci, enerjik ve ‘kullanışlı’ bir önlibero transfer edilirse;
Fenerbahçeli futbolcular, yeteneklerini, güçlerini ve başardıklarını yeniden hatırlar, fanteziye ve kahramanlığa soyunmazlarsa;
Takımın gol ayağı Güiza’nın isyankâr yalnızlığına, Kazım’ın inatçı ve inkârcı şımarıklığına çare bulunabilirse;
Yıkılan orta saha saltanatı yeniden tesis edilir, kanatlar eskisi gibi işlemeye başlanırsa;
Roberto Carlos’un gelişinden bu yana ‘ustalara saygı’ duruşuyla, frikik gollerini unutturan Alex, yeniden bu meziyetini kuşanırsa;
Futbolcular kaybettiklerinden ders çıkarmayı başarabilmişse;
Yönetim, hiç başa çıkamadığı kriz yönetimini bu kez gerçekleştirebilirse;
Deplasman ile depresyon kavramları eşitlenmez, futbolun içerde/dışarda hobi/fobi meselesi değil, meslekleri olduğunu unutmazlarsa;
Yıllardır futbolcuları maç seçmekle itham ve infaz eden taraftar, asıl kendisi maç seçme hastalığından vazgeçip tribündeki yerini alırsa...