Arama

Popüler aramalar

Coşku ve kuşku!

Haberin Devamı

Telsim tribününde dünü ve günü anlatan bir pankart her şeyin özetiydi aslında: “Zafer, zafer benimdir diyebilenlerindir!”
Sorun belli; rakibine oyun kabul ettiremiyor Fenerbahçe... Kendi evinde bile ağırlık koyamıyor, ürkütemiyor, yıldıramıyor, boğamıyor. Karşısındaki ekip kart görüp eksildiğinde bile durum değişmiyor. Sarı-Lacivertli futbolcuların beyinlerindeki sancı ve tereddüt, yüzlerinden ve ayaklarından o kadar belli oluyor ki; bu, rakip futbolculara cesaret aşısı gibi geliyor. Hal böyle olunca; imrendiren bir coşkunun, yerini keskin ve tehditkâr bir kuşkuya terk etmesi anlaşılmayacak şey değil.
Defans, orta saha ve forvet arasında iletişimsizliği giderebilmek için GSM şebekesi kurmak gerek, ya da arazi telsizi... Edu olmayınca, savunma gidiyor, ‘savurma’ geliyor. Seken toplarda ‘0’ çekme ve ileri gereksiz top şişirme sendromu sürüyor. Bir kaç usta ayak dışında, çoğu zaman birbirlerine attıkları paslar, şiddet, zamanlama ve tercih açısından ‘iftira’dan farksız... Aurelio’dan daha çok, Deivid’i arıyor Fenerbahçe... Öldürücü, sakin ve hızlı pas trafiğinin, sürpriz gollerin, asistlerin, bindirmelerin çok yönlü ve neşeli adamı...
Taraftarlar Güiza’yı, O da kendini arıyor. Abdullah Avcı’nın takımındaki aşırı agresifliğin nedeni hangi tuhaf dolduruştan kaynaklanıyor, çözebilene aşk olsun!
Fenerbahçeliler, Alex ve Semih’in sakatlanmaması için Ramazan boyunca her fırsatta dua etsin!

Yazarın Diğer Yazıları
Tümü