MENÜ

Ayağa kalkmayan...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Devamını futbolla uzaktan yakından alakası olan insan bilir, yazmaya hacet yok. “Zıpla, zıpla, zıplamayan...” diye bir versiyonu da var.
Takımına olan sevgisini başka takım nefreti üzerinden tanımlayan, kendi kulübünü aşağıladığından bile bihaber patolojik tezahürat türü... Takımının galibiyetine değil, rakiplerin mağlubiyetine sevinen garabet yaklaşım... Kendi zaferlerinden daha çok, rakiplerinin hezimetinden beslenen hastalıklı zihniyet... Statta ya da ekranda duymaktan en çok tiksindiğim, ama en çok duyduğum zavallı slogan...
Bizimkisi başkalarının kotardığı senaryoda başrole soyunanların değil, kendi senaryosunda figüran olmayı tercih edenlerin anlayabileceği bir itiraz ancak... Bilinç sıçraması ile pirinç lapasını birbirine karıştıracak IQ kategorisi, kendini boşuna zorlamasın... Takım kendi maçlarını oynasın, onlar da kendi maçlarını...
Gelelim son iki yazıya... ‘Başkan’ın adamı’ olmuşuz yine, hatta ‘düğmelere’ basılmış... En hafif tabiriyle ‘satılık, kiralık’ diyor birileri. Hayatım ve meslek kariyerim boyunca ne karşılığı ‘kullanıldım’, ne ‘son kullanma tarihi geçmiş’ bir adam oldum, ne de birilerinin adamı... Ne de çoğunluk yalakalığı yaparım. Bu defoları yaşam standardına çevirenler ile onların müridlerinin, savunduklarımıza karşı yaratıcı bir yorum getirmesini beklemek zaten haksızlık olurdu...
Başkalarının adamı olmaktansa, başkanın adamı sıfatını bin kez tercih ederim, orası ayrı...
Devrimcinin bizzat kendisine karşı bile bu devrimi çatır çatır, çıplak cümlelerle, acımasızca savundum ve savunurum... Seviye, dürüstlük, erdem, kulüp ve futbol sevgisi gibi kavramları, taraftarlığı meslek haline getirenlerden öğrenecek değilim... Bu devrimin gönüllü militanıyım...
Futbolun, futbol dışındaki unsurlardan (mafya, siyaset, icazet, cemaat, cemiyet, derin devlet, kara para, tribün terörü ve tribün rantı, manüplasyon, medyadaki yavşak-gevşek ilişkiler, cinayet, satır, pala, şiddet) arındırılması, güven ve adalet duygusunun çok katı şekilde tesis edilmesi, her futbolseverin insana yakışan koşullarda maç izleme hakkının da militanıyım...
Fenerbahçe takımının görüntüsünün taraftarın ve camianın özverisiyle, kulübün mali yapısıyla, hatta kendi yetenekleriyle bile çelişki uçurumu oluşturduğu su götürmez bir gerçek... Sizler kadar biz de bunu söylüyoruz zaten... Lafı hiç dolandırmadan, kulübün kendi televizyonunda dahil...
Güya sövüp saydığınız kalemşörler, oltayla yemi uzatıyor, sürülerce atlıyorsunuz... Bu gidişle yem de siz olursunuz, av da! Kendini avcı zannedenler, avlandıklarında anlarlar...
Tıpkı küçümsedikleri kazancın büyüklüğünü, ancak kaybettiklerinde anlayabildikleri gibi!

YORUM YAZ