17 derbi

Haberin Devamı ›
Fenerbahçe ligin ikinci yarısına Sivasspor ile puan puana giriyor. Galatasaray 1, Beşiktaş ise 3 puan geride... Bütün opsiyonlarını ilk yarıda tüketen takımın artık bırakın puanları, puan kırıntısı bile saçma lüksü yok. Çünkü büyük maçlarının tamamını deplasmanda oynayacak. Üstelik bu maçların ikisi de ligin son 3 haftasında... Ayrıca, kış aylarındaki ağır saha ve hava koşulları, tuhaf sonuçları ve ağır sakatlıkları da beraberinde getirebilir. Yani kayıplar, puanla sınırlı kalmayabilir.
Geldiği günden bu yana başarının şifresini ‘Rakibe saygı, mücadele ve çok çalışmak’ diye açıklayan Zico, bunu hiç bıkmadan tekrarlayıp futbolculara ezberletmeye çalışıyor. Fenerbahçe takımı rakip, iç saha veya deplasman ayrımı yapmadan her maça derbi gözüyle bakmayı, ona göre hazırlanmayı öğrenmek zorunda. Sahadaki mücadele, istek ve hırslarıyla rakiplerini yıldırıp, yıpratmaya mecburlar. Asla mazeret üretmeden, hiçbir bahanenin arkasına sığınmadan iki kişilik koşmak, ölümüne mücadele etmek, çok ama çok yardımlaşmak, kalitelerini ve farklarını her yönüyle sahaya yansıtmaktan başka çareleri yok. Soğukkanlılıklarını, bilinçlerini yitirme ve oyun içinde bir salise bile dalma hovardalığı çok pahalıya patlayabilir.
Kaldı ki, ikinci yarı düşenin kalanın ve şampiyonun belirleneceği bölümdür. Yani maratonun ‘engelli’ kısmıdır. Bu düzende hele Fenerbahçe’ysen, ‘engel kere engelli’ olması herkesçe kanıksanmış ve sıradan bir durumdur. Güzel oyunun yerini bir kez daha ‘ince oyunlar’ ve ‘oyun havaları’ alabilir. Çaresizlikten kurulan utanç sofralarında paslaşmalar ve paylaşmalar da tekrarlanabilir. Sınırlar ve sinirler bir kez daha ‘müttefik’ testlerinden geçirilebilir. Bilmemkaç bölümlük ‘halt’ hikayeleri temcit pilvana dönüşebilir. Ancak bunların hiçbiri Fenerbahçe için mazeret olamaz.
Futbolcular, oynayacakları bu 17 karşılaşmanın, şampiyonluğun da ötesinde Devler Ligi’nin ön eleme maçları olduğunu bir an bile akıllarından çıkarmasınlar. O görkemli dünya vitrininde olabilmenin yolu, burada çamura bulanmaktan, tekmeye kafa sokmaktan geçiyor çünkü. Puan kayıpları, beklenmedik yenilgiler elbette olacaktır. Bunlar oyunun doğasında vardır. Dünyanın en pahalı yıldızlarından oluşan takımlar bile her maçını kazanamaz. Futbol da bu yüzden bu kadar güzeldir. Ancak mesele en ağır yenilgiden sonra bile mücadelenle, emeğinle, terinle, hırsınla saygı uyandırıp, alkışı hak edebilmek, gururla “helal olsun” dedirtebilmektir. Taraftarlar, “Kazan, kaybet, ama yeter ki savaş!” diyerek şefkatli bir krediyi çoktan açmış zaten. O halde top futbolcularda!