TFF & Monaco: 1 Galatasaray: 0
Şimdi size bir senaryo yazacağım sevgili okurlar. Senaryonun adı: Galatasaray Nasıl Durdurulur! Hikâye bu ya... Türkiye Süper Ligi'nde son üç yılın şampiyonu Galatasaray dördüncü şampiyonluğa giderken önce kendi içinden çökertilir. Kulüp değerleri açısından kabul edilebilir ama futbolla ilgili konularda vizyonsuz ve yetersiz bir yönetim oluşturulur. Özellikle de Futbol Şube Sorumluluğu adı altında faaliyet gösteren makamda!..
Haberin Devamı ›
Sezon planlamasında baştan yapılan hatalar
Bu makam sezon planlamasının yapıldığı transfer aylarında gerekli bütün yetersizliğini ve yeteneksizliğini sergiler. Söz konusu süreci en rahat geçirmesi gereken Galatasaray Kulübü transferde birçok hata yapar. En basitinden; Muslera'nın gideceği aylar öncesinden belli olmasına rağmen yerini dolduracak kaleciyi transferin son gününde 36 Milyon dolar gibi Türkiye şartlarında inanılmaz astronomik bir rakama bitirir. Üstelik yerli bir kaleciyle!
Kulübeden sahaya sürülecek adam kalmadı
Kadro derinliği ve rotasyon sağlayacak diğer mevkiler elbette bu süreçte boş kalır. Ve nihayet yumurta kapıya Şampiyonlar Ligi maçlarında dayanır. Ancak bir bakılır ki, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek-yarı final, hatta final hedefleyen bir takım sezon ortasında Devler Ligi'nin en kritik maçında kulübeden sahaya futbolcu süremeyecek duruma gelmiş ve çok rahat alacağı bir maçı kaybetmiş! Ligde de birkaç maçtır bu dertten mustaripti zaten. Tabii, burada takımın profesyonel bir yapılanmaya ihtiyacı olduğunu, kulübün 'futbol aklını' oluşturacak futbolun planlaması, pazarlanması gibi konularda uzman kişilerden oluşacak bir örgütlenmenin gerekliliğini ısrarla dile getirip de Galatasaray yönetimi tarafından "Ne aklı!" denilerek aşağılanan eğitimli, bilinçli kesimlerden bahsetmeyeceğim!
Haberin Devamı ›
İçimizdeki dış etkenlerin zararı daha büyük oldu!
Bu, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde işini nasıl mucizelere bıraktığıyla ilgili yönetimsel kısım. Elbette işin teknik heyetle ilgili boyutu da var. Ancak bu, devede kulak! Teknik heyetin hatalarından ziyade Galatasaray'a gerek Türkiye Süper Ligi'nde gerekse ülkemizi temsil ettiği Şampiyonlar Ligi'nde zarar veren Türkiye sınırları içindeki dış etkenlerin çok daha büyük bir faktör olduğunu belirtmeliyim. Ne demek istediğimi aşağıda anlatmaya çalışacağım:
Futbol, ülkemizdeki çürümenin turnusol kâğıdı
Ben kendimi bildim bileli bu ülke normal bir zeminde seyretmedi. Her alanda... Yine ben kendimi bildim bileli bu ülke normal bir zeminin yedi katman altına bu kadar gömülmedi. Yine her alanda... Siyaset, ekonomi, kültür, eğitim vs. Bu hayati konular da bizi ilgilendiriyor elbette... Lakin bütün bunlar bu yazının mevzusu değil. Beni ilgilendiren futboldaki pespayelik, yozlaşma, çürüme... Bence, ülkenin hali pür melalini anlatan en önemli gösterge budur. Çünkü herkes kıyısından köşesinden olsa da futbolun içindedir! Adli makamlarca yürütülen bahis, şike vb. olaylardan söz etmiyorum. Bu hadise zaten başlı başına foseptik çukurunun metan gazı sıkışmasıyla patlamasından ibaret! Umarım sonuna kadar gider TC. Savcıları...
Haberin Devamı ›
TFF Başkanı varoş çeteleriyle aynı zihin yapısında!
Bahsedeceğim olay, Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde bir bakıma 'tamam mı devam mı' maçı olan Monaco karşılaşması öncesi, aynı günün öğle saatlerinde Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu (İHO) isimli zatın düzenlediği basın toplantısı... Uzun uzadıya orada ne söylediği ya da ne söyleyemediği veya ne söylemeye çalıştığıyla ilgili ahkam kesmeyeceğim! Zaten buna gerek de yok! Bu çaptaki adama değmez birkaç kelam etmek! Fransız temsilcisinden alacağı puan ya da puanlarla hem Şampiyonlar Ligi'nde ilerleme sağlayacak hem de ülke puanına katkıda bulunacak Türkiye temsilcisi Galatasaray'a bu maç öncesi basın toplantısı düzenleyerek saldırmak için insanın ya aklını, izanını yitirmesi ya da bu ülkeye ihanet etmesi gerek. Üstelik bu basın toplantısını gerekçelendirirken, "Bana Milli Takım için Dünya Kupası kura çekiminin mutluluğunu yaşatmadılar, ben de onlara Şampiyonlar Ligi mutluluğunu yaşatmayacağım" gibi nerden tutsan elinde kalacak kindar bir argümanla ortaya çıkması inanılmaz bir aymazlık. Dünya Kupası kura çekimi mutluluğu ne demekse artık! Bu da ayrı bir mesele! Bu zihin yapısının, son yıllarda büyükşehirlerin varoşlarında türeyen çeteci ergen çocukların zihin yapısından hiçbir farkı yok. İşte bu kafa Türk futbolunu yönetiyor! Ve herkes bunu seyrediyor.
Galatasaray şu anda içeride ve dışarıda durduruldu!
Bütün bu parametrelerin ışığında Galatasaray'ın dün gece Monaco karşısında arzulanan bir sonucu elde etmesi pek mümkün değildi. Ülke içinde Sarı-Kırmızılı takıma yönelik her geçen gün bir operasyon, manipülasyon, yıpratma harekâtı oluşurken, iki hafta önce son Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Paris St. Germain'i kendi sahasında mağlup eden Monaco'ya karşı iyi bir sonuç almak saf bir iyimserlikten öteye gitmeyecekti. Üstelik Fransız ekibinin en önemli iki oyuncusunun sakatlıklarını atlatarak sahaya çıktığı bir maçta... Buna mukabil Galatasaray'ın, ikinci yarıda sahaya sürebileceği sadece iki ya da üç oyuncusunun olduğu bir karşılaşmada...
Haberin Devamı ›
Sahaya çıkan ideal 11 ilk yarıda işi bitirmeliydi
Bu durumda Galatasaray'ın ideal 11'iyle çıktığı maçta işi ilk yarıda bitirmesi gerekliliği elzemdi. Nitekim, Sarı-Kırmızılı takım bu beklentileri karşılayacak bir oyun şablonuyla sahaya yayıldı. İlk 8-10 dakika haricinde oyunun mutlak hakimiydi. Daha fazla topa sahip olan taraftı, daha çok hücum eden takımdı, çok sayıda pozisyona girdi, rakibine oranla daha çok şut çeken, gole daha yakın olan taraftı. Futbola dair tüm istatistikler Galatasaray lehineydi. Lakin, final paslarında ve kaleye çekilen şutlarda inanılmaz bir beceriksizlik sergiledi ve kendisine avantaj sağlayacak skoru elde edemedi Cim Bom. Bu bölümde kaleci Uğurcan'ın yanı sıra Sane, Sallai, Torreria, Abdülkerim, Davinson ve Barış Alper öne çıkan oyunculardı.
İkinci yarıda takımdaki bütün defolar ortaya çıktı
İkinci yarı Galatasaray'ın kadro derinliğinin yetersizliği nedeniyle Monaco'nun oyunun kontrolünü ele geçirmesi beklenen bir şeydi. Ama hemen 46. dakikayla beraber beklenen bir durum değildi elbette! İkinci yarının başlamasıyla Sarı-Kırmızılı takım anlamsız bir şekilde rakibin baskısına boyun eğdi. Bir türlü oyun kuramadı, ileriye top çıkaramadı, rakip kalede pozisyon yaratamadı. Buna mukabil kalesinde çok sayıda pozisyon gördü. Rakibine üst üste duran top fırsatı verdi. Ve nitekim bu fırsatlardan birinde kalesinde çok basit bir gol gördü. Bu gol, sahanın en iyisi olan ve bir de penaltı kurtaran Uğurcan'ın sakatlamasıyla onun yerine oyuna giren kaleci Günay'ın talihsizliğiydi. Tecrübeli eldiven kalesine ilk gelen topu ağlarında gördü. Oysa, golde hiçbir suçu yoktu. Yapacak bir şeyi de...
Şampiyonlar Ligi defteri maalesef kapandı gibi...
Kalan bölümde İcardi'nin oyuna girişini, Arjantinli Süper Star'ın yapılan eleştirilere inat cansiperane mücadelesini ve nafile çabalarını, Yunus'un pozisyon yaratmada İlkay'dan daha efektif işler yapmasını, Galatasaray'ın hiç olmazsa 1 puan için canla savaşmasını izledik. Ancak yetmedi. Bence bu sonuçla Galatasaray Şampiyonlar Ligi defterini kapattı gibi. Sahasında Atletico Madrid'ten, dışarıda ise Manchester City'den puan alması mucizeye bağlı. Eğer bu mucize gerçekleşir ise zaten yarı final ve finali görür. Dahili ve harici bedhahlara da gereken onurlu cevabını verir. Ben şahsen 40 gün sonraki Atletico Madrid maçından az da olsa ümitliyim. Umarım Galatasaray takımı da öyledir. Zira Galatasaray'ın olduğu yerde umutlar tükenmez!
Şampiyonlar Ligi ’nde Manchester City ile berabere kalmış, kendi liginde ise PSG ’yi mağlup etmiş bir takıma karşı deplasmanda yakalayabileceğin ve öne geçebileceğin bütün fırsatları buldun. Oyunun belli anlarında gerçekten Galatasaray adına takdir edilmesi gereken noktalar var. Sadece topun kıymetini olabildiğince bilmek, en doğru pası en doğru alana taşımayı kovalamak gerekiyor. Çünkü rakibin elindeki tek gerçek güç, geçiş oyununa yatkın, kaliteli ve atlet oyuncular. Onlara bu fırsatı vermediğin zaman Galatasaray oyunun her alanına belirli anlarda hükmedebildiği gibi, bu süreyi daha da uzatabilir. Ufak tefek hatalar dışında oldukça kaliteli bir ilk yarıydı. Umarım istediğimiz sonucu alırız.










