Ortada bir gerçek var!

Her ne kadar ilk yarıda Onur’un olağanüstü performansı, ikinci yarıdaysa rakip savunmanın inanılmaz bir hatasıyla ‘futbol şansına’ borçlu kalarak karşılaşmayı 3-1 kazansa da Bordo- Mavililer, Avrupa Ligi’nde liderliğin yanı sıra, artık Süper Lig’de de zirveye bir adım daha yaklaşarak adını ‘üst sıra’ takımları arasına yazdırdı.
Haberin Devamı ›
Bu durumun en önemli ve en yararlı yanı Trabzonspor’da kadro içi birlik ve beraberliğe, takım olma olayına sağladığı katkı. Zokora’nın bazuka gibi gelen topun önüne sakatlanma pahasına kendini atması, Adrian’ın bir maçlık kızaktan sonra yedek girdiği maçta geçmiş küskünlüklerinin aksine her çabuk çıkışta en az arkadaşları kadar koşması, Onur’un çıkardığı her pozisyon sonrası arkadaşlarının adeta kutlama kuyruğuna girmesi başka türlü izah edilemez. Oynattığı futbolun kalitesi ne kadar tartışılır olursa olsun, olumsuzluklara bahane üretmeyip, “Gün gelecek seyir zevki yüksek futbol sergileyeceğiz” tevazusunu da gösterebilen Mustafa Akçay, gelinen bu noktaya katkısı nedeniyle sadece alkışlanabilir. Eğer maça dönersek, sözünü ettiğimiz tüm övgüler, yerini, 23.500 kişilik stadyumda neden 10 bin kişi olduğunu soracak, Onur’un ilk yarıdaki akıl almaz kurtarışlarıyla skora direkt katkısına, Cem Can ve Jorgacevic’in ikinci Trabzonspor golündeki sakarlıklarına, Erciyesspor’un skor 2-1 iken Bordo- Mavili kaleyi ablukaya almasına, beraberliği yakalama çabası adına savunma güvenliğini, hemen her maçını çabuk çıkıp benzer pozisyonlarla kazanan Trabzonspor’a karşı böylesine göz ardı etmesine bırakır ki; böylece skora, her türlü olumsuzluğa ve kadro zafiyetine karşın ulaşılan noktaya haksızlık etmiş oluruz. Zira tarih, Akçay‘lı Trabzonspor’un Avrupa ve ligdeki başarılarını yazarken, buraya, “Ama kötü de oynuyordu” notu düşülmeyecek.