Kaza değil, ihmal!

Haberin Devamı ›
Beşiktaş da erken yemişti golü ama “nasılsa atarım” edasıyla 90 dakikanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Trabzonspor ise erken yediği beraberlik golünden sonra, “nasılsa atarım” modundan, gariptir, yeniden öne geçince kurtuldu. İşe daha ciddiye almaya başladı gibi gözükse de, oyunun son bölümünde maçtan kopmanın bedelini ağır ödedi.
Önce şunun altını çizelim: Yabancıları erken tatile çıkarmakla, bu maça yeterli önemin verilmediği havası doğmadı değil. Ama yabancıları bu tür maça motive etmek de kolay değil. İzin, doğrusu gibi durdu. Yeni “kaçak!” korkusu!
“Futbolda sürprizlerin temel nedeni görece güçlü tarafın diğerini küçümsemesi, o tarafınsa çok önemsemesidir” demiştik bir süre önce. Bu bağlamda kalanları motive etmek için Şenol Güneş’in, geçen sezon zor kazanılan Orduspor maçından sonra elde edilen kupaya atıfta bulunarak söylediği, “Büyük zaferlere, küçük, sağlam adımlarla gidilir” sözü tek başına yeterli olmasa da, bir Beşiktaş maçı vardı belleklerde. Bir musibet, bin nasihat örneği. Bütün bu gerçekler de, genelde sürekli şans bulan oyunculardan kurulu, Engin de girdikten sonra neredeyse tam kadro olan Trabzonspor’u bildik temposuna ulaştırmadı. Üstelik tribünleri dolu ve coşkulu, rakip de bir alt ligden. Son birkaç dakikaya girildiğinde oyundan kopmanın izahı başka ne olabilir ki? Yoksa boşta kalan topa Beşiktaş’ı 30 metreden attığı golle bitiren Eren hamle yapıp, Serdar’a, “al da at” derken, bütün bir savunma kendisini izler miydi? Oysa ki Güneş tehlikeyi sezmiş, oyuna Engin’le, takımı rahatlatacak golü bulma, olmayınca da Ceyhun’la skoru korumaya katkı amaçlı müdahale etmişti. Ama oyuncularını “bitse de gitsek” havasından kurtaramayınca kupaya 2 kayıp puanla başlamak zorunda kaldı. Konuk ekibin mücadele azmi takdire değer. Puan cetvelindeki konumları, onların da kendi liglerinde konsantrasyon sorunu yaşadıklarının göstergesi.