Kalan sağlar...

Haberin Devamı ›
Yattara’nın basın toplantısını dikkatle izledik: Çok karmaşık bir ruh hali vardı. Bir yanda duygusallık, diğer yanda profesyonellik. Belli ki, sabah 10’da kararını verememiş, 3 saat zaman kazanıp durumunu, ‘kerhen’ netleştirmişti. Derdini anlatabilecek kadar Türkçesi’yle gayet de açık konuştu: Trabzon’u, Trabzonsporlular’ı, Trabzonspor’u çok seviyorum. Onlar da beni seviyor biliyorum. Ama...”
‘Ama’ ile duygusallık bitiyor, profesyonel yanı devreye giriyor: “Ama, çok para. Benim için de Trabzon için de.”
Sözün bittiği yer.
Dün sormuştuk; “Ağrıları artar mı?” diye. Yanıt veriyoruz: Kalırsa artardı. Zira, “Annem, babam, ailem, çok para” diyor. Aradaki fark en az iki katı. Bizim için telaffuzu kolay; 2 milyon Euro. “Kalsın” diyenler için de, “gitsin” diyenler için de kolay.
Tutulamaz mıydı? Örneğin, “Alex’i al bakalım Fenerbahçe’den alabilir misiniz?” diye soruyor haklı olarak, “kalmalı” diyenler.
Bu soruyu değiştiriyoruz: “Alex’e Fenerbahçe kadar parayı verecek bir kulüp çıksın bakalım. Alınır mı, alınmaz mı?”
“Yattara’ya da versinler.” Versinler, yarın başkaları için aynı şey. Sonu yok bunun. Açıkcası, doğrusu da göreceli. Vermez de, “ağrıları artıp” kulübede tutmak zorunda kalırsanız, haklı olarak “Trabzonspor’u 11 milyon Euro’dan ettiler” eleştirileri olacak. Değneğin iki ucu da pis yani.
Bundan sonrası kararın arkasında durmak. Sağlam durmak. İlk fırsatta gerekli takviyeyi yapmak.
Bundan sonrası kalan sağlar...
Barış örneğin; işte fırsat, Gökdeniz mi olursun, Yattara mı? Ol işte.
Isaac örneğin; buradan Yattara gibi uğurlanmak da var, alkışlarla,
çiçeklerle, gözyaşlarıyla.
Ve diğerleri. Değerlendirin.