'Güzel şeyler olacak!'

Kulüpleri yönetenler, her transfer döneminde taraftarlarını ciddi beklentilere sokarlar. Bir-iki ay sonrasını düşünmeden, “En iyisini alacağız!” derler. Üç-dört ay sonra olabilecekleri hesaba katmadan da, “En az 5’i, 3 (Avrupa, Lig ve Kupa), geri kalanlarıysa 2 kulvarda da hedefimiz büyük” derler.
Zaman geçtikçe hedefler küçülür. Önce Avrupa’ya havlu atılır, ardından Türkiye Kupası’ndan eleniş ya da ligde zirveye uzak kalınışla bunlar teke iner. Derken, 16 kulüp yeni sezona yönelik hedeflerini erken açıklamaya başlar. Biri lig şampiyonluğunun keyfini, diğeri de Türkiye Kupası tesellisini yaşar.
“Güzel şeyler olacak!”
Demekle olmuyor işte. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın açılımla ilgili soruya verdiği bu yanıtın ardından teröre 112 can daha verdik.
Kırk ölçecek, bir biçeceksiniz yani!
***
Trabzonspor’da birinci kamp döneminin startı yaklaşıyor. Geçen sezon kupayı kazanan oturmuş kadrosundan giden Song’un boşluğunu Glowacki ile kapatan, Bora ile Sylva sonrası kaleci sayısını yeniden üçe çıkaran, her ne kadar eski takımında birlikte çalışan hocaları olumlu referans vermese de, kefili Ümit Milli Takım’dan hocası Ünal Karaman olan Barış’la orta alana takviye yapan Bordo-Mavililer, mevcut yönetimin ilk iki sezonundaki transfer yoğunluğundan uzak bir profil çiziyor. Daha doğrusu, ‘oturmuş kadronun eksik yerlerine’ yama yapıyor. Eğer forvete takviye gerçekleşirse de plan tam işlemiş olacak ve Isparta’ya eksiksiz gidilecek.
Haberin Devamı ›
Bunları neden yazdık?
Haberin Devamı ›
Geçen sezon, Türkiye Kupası’nı kazanmak bir teselli ikramiyesi! Asıl hedef lig şampiyonluğu idi. Yani ‘lig şampiyonunu belirlemiş olmanın’ başarı literatüründe yeri, bununla övünmenin de bir anlamı yok.
‘Büyük’ kategorisindeki Trabzonspor’un 3 büyük hedefinde söz sahibi olabilmesi için ‘büyük’ oynaması gerekiyor. Gol yollarında sorunu çözecek adım dikkatli atılmalı.
Eğer bu sağlanamazsa, “Güzel şeyler olacak” diyemezsiniz.
Koşullar oluşmadan bu sözü sarf ederseniz de zaman, sizi bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın durumuna düşürür.
Bu da ciddi bir mahcubiyeti (!) gerektirir.