Eskişehir'den Barcelona'ya

Haberin Devamı ›
Futbolda konsantrasyon her şey değildir, ancak çok şeydir. İstediğiniz kadar teknik ve taktik çalışmalar yapın. Fizik gücünüzü ve fizik kondisyonunuzu üst seviyeye çıkarın, eğer ruhsal kondisyonunuzda problem varsa başarılı olamazsınız. Tam tersi, çalışmalarda eksiklik yaşasanız bile maça odaklanmayı başarırsanız, bu eksiklerinizi kapatmanız mümkün olur.
Bütün bunları bize Eskişehir ve Barcelona’da 2 gün arayla oynanan 2 ayrı maçta gördüklerimiz düşündürdü. Eskişehir’de zemin kaygandı, evet. Üstelik 26. dakikada 10 kişi kaldı Trabzonspor. Ne var ki tüm bunlar çok kötü oynamak için mazeret olamaz. Asıl neden puan cetvelindeki konumu gereği çok belirgin bir hedefi bulunmamasına rağmen Eskişehirspor’un çok iştahlı olması. Ama Beşiktaş’ın puan kaybıyla lig dördüncülüğü şansı doğmasına karşın Trabzonsporlular’ın kafa olarak ligi bitirmesi.
İnter, Barcelona gibi bir devin karşısında 25. dakikada 10 kişi kaldı. Ancak maça odaklanınca nasıl mücadele edileceğinin dersini verdi, tabi nasıl tur atlanacağının da.
Eskişehir’de topu alanın kaleciyle karşı karşıya kalması, bir konsantrasyon faciasıydı adeta. Kimsenin iki takım arasında kalite farkını iddia etmeyeceğine göre, konsantrasyon farkında fikir birliği oluştu. Nitekim kurumun en yetkili kişileri de bunu dillendirmekte sakınca görmedi. Kaldı ki ikinci yarıda Trabzonspor’un hedefi varken, sergilediği futbolda ortada. Futbolcuların bir genel hedefi olmalı; takımını en iyi noktaya taşımak gibi... Bir de özel amacı olmalı; kendini en iyi noktaya taşımak gibi.
İkisi birleşince motivasyonun tadına varamazsınız.
Onur gibi. Biriyle durumu idare edersiniz, en azından vaziyeti kurtarırsınız.
Song gibi. Ne genel, ne de özel hedefiniz kalmamışsa yerlerde sürünürsünüz.
Selçuk gibi.