Diriliş

Haberin Devamı ›
Fenerbahçeli’ye sorsan, “Kadıköy’den çıkış yok.” Galatasaraylı, “Fener’e gol atamadan, Cimbomlu olunmaz”, Beşiktaşlı, “Yesinler birbirlerini” der, Trabzonsporlu için; “En iyi skor beraberliktir.”
Dört farklı açıdan böyle görülen bir derbi daha geride bıraktık dün gece. Daha başında bu maçın kendine ağır geldiği belli olan Hüseyin Göçek, Lincoln’den kırmızı kartı esirgese, Galatasaray’ın bir penaltısını yese de, maçın başındaki gol öncesi Ümit’in konumunu atlamada yardımcı kurbanı oldu. Ama Baros’u ve Nonda’yı elleriyle yakalamada ustaydı. Oysa ki kamuoyu, yıllardır AnELka’ya takılıp kalmış, son 20 günde önce Servet, sonra da Baros, elleriyle kariyerlerindeki gol sayılarını artırmıştı.
Fenerbahçe’yi dirilten Lincoln golü sonrası Selçuk, sağdan deneyip Ayhan’a takılırken, soldan denemesinde Ümit, Emre, Sabri ve De Sanctis efsunlanmış gibi uyku modundaydılar sanki! 2. golde Emre, hem takımına, hem de Guiza’ya yazık etti bizce. Zira Semih’in vuruşuna dokunup topu kendi filelerine göndermese arkasındaki Guiza o işi daha kolay yapacak ve Galatasaray’a gol atmanın zevkini yaşayacaktı. Bırakmadı ki Emre!
2. yarıda Fenerbahçe’nin kontrollü oyununa, takımı gol yerken genelde sadece elini kaldırıp durmakla ünlü Carlos’un, Sanctis’ten dönen füzesine, Lugano’nun kafa vuruşu neden oldu. Fazlasının peşinde koşmak, açgözlülük bir yana “pirinç bulgur” özdeyişini getirirdi ki akla, kaldırması zor olurdu. Kaldı ki Deivid’in yengeç dansını da bu kontrol sağladı.
Futbolun kalitesine takılıp, “Dünyanın sayılı derbisinde ortaya çıkan futbol bu mudur?” diye sorsak haksızlık ederiz. Zira bütün derbilerde durum aynıdır. Azdır futbol kalitesinin üst düzey olduğu maçlar. Önemli olan heyecandır, bol pozisyon, çok goldür. Bunların üçü de vardı ya, gerisi teferruattır.