Arama

Popüler aramalar

Çelik-çomak oynuyorlar!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Bakmayın diğerlerinin varlığına, sadece 3 kişiler. Görev dağılımını erteledi en üstteki. “Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin popüler oyunu çelik çomağı” verdi ellerine, oynuyor diğer ikisi. Diğerlerini katmıyorlar ve oynuyorlar ama kuralına göre olsa... Değil.Biri vuruyor-kırıyor, diğeri sinir bozucu bir sessizlikle, “vuranın kıranın” kendi kendisini imhasını bekliyor.Ya kurum! “Kurum” mu dediniz?O, çelik çomağı verenle, verilenlere karşın ayakta kalmak için “dışarıdan” destekle direniyor, kendince. Vuranı kıranı; kurumun geçmişine o kadar uzak ki kendisinin yaptığı son açıklamaları bir milat olarak görüyor. Oysa bunlar bildik bir filmin aktörlerin değişip yeniden gösterime konulmasından başka şey değil. Kurumda benzer kahramanlıkların fazlasıyla yapıldığını ve genelde kurumu tanımayan yöneticilerin aynı yöntemlerle tribünlere oynadığını herkes biliyor. Ne amaçla kullandığı henüz keşfedilemeyen vurma kırma gücünü, kurumun kendisine verdiği sıfattan aldığı gerçeğini göremeyen kurumun vuranı kıranı, temel yöneticilik ölçütlerinin çok uzağında olmasının doğal sonucu; iyi yöneticinin en basit tabiriyle içerde tartışan, dışarıda savunan, çözümsüzlüğü çözüme ulaştıran olduğunu da bilmiyor. Kurumun sırlarını ifşa edip, var olduğunu söylediği çözümsüzlükleri de, yönetimin çatısını oluşturma iddiasındaki bir kişi olmasına karşın gideremiyor. Böylesine başarısız bir yönetim kurulunun bir üyesi olarak kirli çamaşırları sokağa döküp sorumluluktan kurtulma çabası güdüyor. Beri tarafta susanı, susmaya devam ediyor, sinir bozucu sessizlikte, “yok arkadaş böyle şeyler benim kurumumda olmaz” diyemiyor. Çünkü durum net biçimde ortada duruyor: Yönetim, kurumu kötü yönetmiştir ve bu kötü yönetimin en önemli belgesi de futbolcular üzerindeki otorite boşluğudur. Biz “var” dedikçe, sahte dostluk gösterileriyle “yok olduğu” iddia edilen ama vuranın kıranın artık bizzat “var olduğunu” itiraf ettiği bölünmüşlüğü iyi sezen kurnaz oyuncu, kendine yakın gördüğü üyeyi diğerine şikayet etti, dolaylı yoldan kurum üzerinden tahakküm oluşturma yoluna gitti. Yönetici kendisine bir başka yönetici, bu oyuncuyu tersleyip geri göndereceğine, “eline koz geçmesi” için dinlemeyi tercih etti, süreci lehine çevirme doğrultusunda kullandı, bugüne gelindi. Son söylemlerin, ayak oyunlarının hakim olduğu bir taşra kasabası kulübü konumuna getirdiği kurumda bundan sonra, başkan-yönetici, yönetici-başkan, yönetici-yönetici, futbolcu-yönetici, teknik adam-yönetici, teknik adam-futbolcu, menacer-yönetici, futbolcu-menacer, menacer-teknik adam ilişkileri darmadağın oldu, derin bir güvensizlik ortamı kulübün üzerine çöktü.Başkan ellerine çelik-çomak verdi, oynatıyor. Biri vurup kırarak, diğeri de susarak oynuyor. 3 kişiler, diğerleri izliyor, oyuna giremiyor, sokulmuyor, onlar adına da oynanıyor oyun çünkü!Son söz: Unutmayın ki, “insanlar görünüşleriyle karşılanır, kişilikleriyle uğurlanırlar.” Malum, çelik-çomak oyunu “sandıkta” son buluyor!