Bu seslere kulak verin!

Haberin Devamı ›
Başkan Sadri Şener ve Trabzonspor ile ilişkileri şu aşamada sadece siyasal çıkarlarıyla sınırlı kişilerin “başarı” saydığı lig ikinciliğinin, özünde Trabzonspor için sadece bir şampiyonluğun kaybından çok daha büyük olduğu gerçeği, camiada “can yakma” boyutuna geldi. Bordo-Mavili renklere gönül verenler, gelişmeleri kaygıyla izliyor.
Zamanındaki tüm uyarılara karşın Şener’in her nedense karşı koyamadığı, birçok kesimin de göremediği bu gerçek, büyük özverilerle, yine Sadri Şener liderliğindeki ekibin oluşturduğu kadroyu dağıtma aşamasına getirdi. Bu durumun yarattığı karamsarlıkla gelen tepkiler de çoğalmaya başladı.
Şener’in 2 bin 151 oy alarak başkanlığa seçildiği dönemdeki rakibi bin 132 oy sahibi İbrahim Hacıosmanoğlu, hiç muhalefet etmeden geçirdiği 3 yılın ardından suskunluğunu bozdu. Hadi Hacıosmanoğlu’nun konuşmasını “rakip” kimliğine bağlayalım. Ama bu kadronun oluşmasında büyük emeği geçen eski Asbaşkan Hayrettin Hacısalihoğlu ile birlikte eski Mali Sekreter Mahmut Aksu’nun isyanlarına ne demeli?
Bütün bunlar, Sadri Şener ne kadar kulaklarını tıkasa da, camianın büyük bölümünün ortak görüşüdür. Bu eleştiriler, “boş şeyler” denip geçiştirilecek gibi değildir.
“Neden bugüne kadar beklediler, şampiyonluk kaçınca ortaya çıktılar?” şeklindeki yakınmanın yanıtı, “Devam eden yarışta takımı zayıf düşürmemek” olarak verilebilir. Eğer “boş şeyler” ise bu iddialar, Pazar günü Taksim’de ve Trabzon’da on bin dolayında kişi neye isyan etti?
Şampiyonlar Ligi Ön Eleme maçına 2 aydan az bir süre kala ortada tabiri caizse “bir takım” yoktur. Kadronun en önemli isimlerinden bazıları, uygulanan yanlış transfer politikası nedeniyle ellerini kollarını sallayarak gitmiş, bazılarının dönüp dönmeyecekleri meçhuldür. Geri kalanlarsa demoralize olmuş, onları bir arada tutma konusunda Şenol Güneş dışında çaba gösteren yoktur.
Trabzonspor Başkanı ve Yönetim Kurulu, şampiyonluğun kaybedilmesi konusunda kafasını sadece içsel nedenlere takmış, dışsal faktörleri ve bunların içinde en önemli yeri tutan “siyaset” maddesini özellikle görmezden gelmeye çalışmıştır. Bu nedenle yerel gazetelere verilen ilanlar ve resmi siteden yayınlanan mesajlarla sadece bu maddenin bir siyasal partiye zarar vermesi engellenmeye çalışılmıştır. Böylece, bilerek ya da bilmeyerek kurumu bizzat kendisi siyasallaştırmıştır.
Ligde umduğunu bulamayan kulüpler, kadrolarındaki aksayan mevkileri tamamlama yoluna gider ve yeni sezonun planlamasını yaparlar. Şampiyonluğu bir gol averajıyla kaybeden kadronun bırakın iki ya da üç takviyeyle desteklenmesini, muhafaza dahi edememiştir. Bu durum, Şampiyonlar Ligi Grup Maçları heyecanının yaşamak isteyen taraftarların, karamsarlığa girmesine neden olmuştur. Şampiyonluktaki en ciddi rakipleri, çok önemli transferlerle kadrolarını güçlendirirken, Süper Lig’in 2011-12 sezonu konusunda daha şimdiden kafalarda soru işaretleri oluşturulmuştur.
Gelinen noktada şu iki durum çok önemlidir:
Gidenlerle doğan boşlukları güçlü isimlerle tamamlamak ve kadroda zaten var olan eksikleri gidermek. Bunun için iyi transferler yapılmalıdır. İsimler, renklere gönül verenleri tatmin etmelidir. Ama burada özellikle “panik transfer” hatası yapılmamalı, bu iş kesinlikle bir planlama dâhilinde gerçekleştirilmelidir.
Yönetim en kısa sürede başta Divan Kurulu olmak üzere, üyeleri bilgilendirecek toplantılar düzenleyip, onların kaybolan desteğini yeniden almalıdır. Başbakan’a, tamamen siyasal amaçla yaptırılan Aziz Yıldırım-Alex misilleme ziyaretiyle alındığı söylenen ve Pazar günü onbin dolayında taraftarın sokaklarda iddia ettiği gibi belki de şampiyonluğa malolan 6.5 milyon liranın akıbeti konusunda tatmin edici bir açıklamayla kamuoyu bilgilendirilmelidir.