Bir futbol klasiği!

Haberin Devamı ›
Avni Aker’in “birkaçıncı kez vedasının” hatırına olacak, son yıllarda hiç de alışık olmadığımız bir Trabzonspor-Fenerbahçe maçının bir keyfini çıkardık uzun süre. Tribünler olabildiğince centilmen... Futbolcular sadece işlerini en iyi şekilde yapmaya odaklanmış...
Yanı sıra ilk 20 dakika sezonun belki de en arzulu, en organize, en disiplinli Trabzonspor’una tanık olduk. İki net pozisyon, birinde direk engeli, diğerinde Yusuf’un 3 boş arkadaşından birine topu ulaştıramayışı.
Oysa ki; Fenerbahçe ile oynuyorsun, iyi olduğun döneme gol ya da goller sığdırmalısın. Çünkü senin arzuna, iştahına 90 dakika süreyle izin vermezler. Nitekim konuk ekip toparlanmakta fazla gecikmedi. İlk ciddi atağında hem oyuncu sayısı hem de skor bakımından, oyunun o ana kadarki akışına göre hayal dahi edemeyeceği iki büyük avantaj yakaladı.
Teslim oldular
Sonra döndük Trabzonspor gerçeğine... Sanki 10 kişiyle de olsa maçın döndürülemeyeceğine dair bir kural var. Bir tükenmişlik, bir teslim oluş, futbolda yok böyle bir şey. Tam Fenerbahçe’nin istediği gibi. Bir daha geldi, kaçırdı, devre bitmeden ikinciyi üstelik rakibin sonuçlandıramadığı atak girişiminin ardından az adamla yakaladığı savunmasında çok kolay buldu, rahatladı. Fatura, Lens’in peşinden sürüklediği Onazi’ye kesildi. Bu ana kadar bir başka keyif veren durum, tribünlerin gönül verdikleri renkler adına çok büyük hayal kırıklığı yaşasalar da sadece futbola yoğunlaşmadaki ısrarları oldu. İkinci yarı bir futbol klasiği şeklinde geçti. Onazi gitti, genç Yusuf geldi. Yıllardır 90 dakikayı tamamlarken korkulu rüyalar gördüğü, coşkusu kaybolmuş, agresifliğini terk etmiş tribünler önünde, kendini yormayan Fenerbahçe, bir kişi eksik rakibine karşı tempoyu istediği gibi ayarladı. Pozisyon vermedi, farkı artıracak bolca fırsat buldu, cömertçe harcadı ama Lens son noktayı koydu ve Trabzonspor yönetimini “istifa” talepleriyle baş başa bıraktı!