Bakış açısı üzerine

Haberin Devamı ›
Her şey yarın akşam belli olacak. Trabzonspor için matematiksel olarak şans var olsa da şampiyonluk hayal gibi. Şampiyonlar Ligi’ne kalmak da direkt elinde değil. Fenerbahçe’yi yenmesi yetmiyor tek başına. Sivasspor’un da Galatasaray’a takılması gerek. Elde var: UEFA, yeni adıyla Avrupa Kupası.
Elde edilen ve edilecek olası sonuçlar için başarı ölçütü, göreceli, kişiye göre değişiyor yani. Kimi der ki; “bu kadar parayı bunun için mi harcadınız?”, bir diğeri konuya çok farklı açıdan yaklaşır: “Son iki sezonun 25 ve 26. haftalarına girerken bu takımın ligde kalması matematiksel olarak gerçekleşmemişti, şimdi son haftaya şampiyon adayı olarak girmesi, şampiyon olamasa da büyük başarıdır.”
Bunlar birer görüştür, ikisinin de doğruluk payı vardır. Dolayısıyla birinin diğerine görüşünü zorla kabul ettirme çabası ya da görüşünden ötürü onu yargılaması, bir etik tartışması yaratır. “Harcanan para, bunun için yaratılan kaynak, kalan borç” gibi akçeli soruların muhatabı genel kurullarda hesap verecek olan, bu kararları alanlardır. Soracak olanlar da, bu yetkiyi onlara verenlerdir.
Hesap kitap ya da hesaplaşma işlerinden anlamadığımız için olayı bizi ilgilendiren boyutuna bakalım: Süper Lig’in sonuna yaklaştığımız haftalarda oynanan maçlarla ilgili değerlendirmemiz, her maçın bir sonrakine önem kattığı ya da azalttığı şeklindeydi.
Ersun Yanal sonrası aldığı cesur kararlarla 4 maçlık bir serinin yakalanmasına katkı yapan Ahmet Özen’in bu 12 puanı, Şampiyonlar Ligi katılımıyla taçlandırılma olasılığı nedeniyle Fenerbahçe maçına bir sezonu ilgilendiren önem ve anlam yükledi. Örneğin Eskişehir maçını kazanamasaydı bu takım, yarın akşamki mücadele “gazozuna” konumuna düşecekti. Dolayısıyla bu anlam ve önemin farkına, yönetim ve antrenör kadar futbolcular da varmalıdır. Tabi ki tribünler de.