Arama

Popüler aramalar

Sırrı 'denge'de!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Gel zaman git zaman kaynak kurudu... Ne var ki, sanki kaynak sonsuz gibi ‘göz boyayan’ harcamalar yapıldı. O dönemde transferden gözü dönmüş kitleler de “Bunlar yetmez Robinho da gelsin” türünden taleplerle inlettiler ortalığı. Deniz kuruduğunda işin aslı da ortaya çıktı!

‘Dünya markası’ palavrasıyla kolları sıvayanlar önce genetiği bozmakla giriştiler işe... Kapalı tribünü açıklara ‘sürgün ettiler’... Olmadı... Ardından gelenler, her mağlubiyette hakeme bağlamaya çalıştılar işi ve “PAF takımıyla çıkarız” diye efelenmeye kalkıştılar... Olmadı... Baktılar iş sarpa sardı, gözbağcılığa soyunup olmayan paralarla sükseli transferlere kalkıştılar... Olmadı... Sonunda gemiyi karaya oturtup ilk filikayla sıvıştılar.

Peki aslında Beşiktaş neydi ve neler yapsa daha iyi yapmış olurdu? ‘Kısa Beşiktaş tarihi’ bunun ipuçlarıyla doluydu ya göz atan olmadı.

Öncelikle Beşiktaş, ‘denge’ydi, sınırlarını bilmekti. Öte yandan efendi olmaktı, kendine ve rakibine saygı duymaktı. Şimdi gelinen noktada, biraz da hayatın zorlamasıyla iş kendi ‘dengesi’ni bulur gibi oldu. Yani Anadolu’da söylendiği gibi, “Eğrisi doğrusuna denk geldi...”

Başa, en başa dönüldü mecburiyetten. İyi de oldu... İyi niyete, samimiyete, güvene, dostluğa, arkadaşlığa dönüştü bu... Gençler ile ‘yaş almışlar’ın, ‘yıldızlar’ ile ‘gayretliler’in doğal dengesi çıktı ortaya... Git gide kendini belirginleştiren ‘takım dayanışması’ tekrar hatırlanır oldu. Her oyuncunun kıymetli olduğu, Necip olmadan Oğuzhan’ın, Oğuzhan olmadan Almeida’nın, Olcay’sız Fernandes’in o kadar da tat vermediği bir kere daha anlaşıldı. Bir iki maç, bir kaç şık hareket değil... Süreklilik için samimiyetle gayret gösteren sade ama gösterişli, genç ama olgun bir gösteriye dönüşebilirliğin sinyallerini vermeye başladı Beşiktaş. Tabii buna bağlı olarak ve elbette biraz da üst üste alınan galibiyetlerle ‘yendi’, ‘yenildi’ meselesi bir kere bırakıldı ve yavaş yavaş eğlence öne çıktı. Arada son Ankaragücü maçında tribünlerde olduğu gibi ‘bozulmuş genetiğin’ arızalarına rastlanmıyor da değil elbette ama ‘akıl’ ve ‘vicdan’ bu gibi arızaları da eleştirerek düzeltecektir diye umalım... Evet, biraz geç oldu ama durum fena görünmüyor, değil mi!..

Oğuzhan, menemene dikkat!


Ordu dönüşü, gece yarısı yapılan yenilenme idmanın ardından ‘menemen partisi’ verilmiş Beşiktaşlı futbolculara! Arsene Wenger, Japonya’dan İngiltere’ye geçtiği ilk yıl takımın ‘yeme içme alışkanlıklarını’ değiştirmeyle başlamıştı işe; sağlıklı ve performans yapacak vücuda uygun, ‘sağlıklı beslenme!..’ Wenger, menemene ekmek banan eski öğrencisi Oğuzhan Özyakup’u görse ne yapar bilemiyorum!.. Ben de bu vesileyle, yaşadığımız gezegenin en güzel menemenin, memleketim Samsun’a 30 kilometre uzaklıktaki Çakallı’da yapıldığını belirtip, karayoluyla Karadeniz’e gideceklere duyurayım istedim!

Alkol yasağı Adana’dan yola çıktı


Zaman zaman diğer kentlerde de hayata geçirildiğine dair duyumlar geliyordu ancak Adana Emniyet Müdürlüğü uygulamayı geçen hafta devreye soktu. Adanaspor - Konya Torku maçına gelenlerden 88 kişi ‘alkollü oldukları gerekçesiyle’ polis tarafından stada alınmadı.

Haberlerden öğrenebildiğimiz, uygulamanın, bir çok yanı muğlak ifadelerle geçiştirilen ve geçen sene neredeyse herkesin şikayet ettiği şu ünlü 6222 Sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun”a dayandırıldığı... Oysa yasada ‘stada alkollü girme suçu’nun açık seçik bir tanımı yok. Sadece şu söyleniyor, “Alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan kişi, spor alanına alınmaz.”

Haberlerde ‘ölçümün nasıl yapıldığına dair’ bir bilgi yok. Yani trafikteki gibi ‘üfleme yöntemi’yle promil ölçümümü yapılmış, bilemiyoruz. Eğer promil ölçümüne gidildiyse, “Stada giriş sınırı nedir?” diye bir soru geliyor akla. Yoksa polis ‘tipe bakıp’mı karar verdi kimin ‘alkol ya da uyuşturucunun açık etkisi altında olduğuna?’..

Öte yandan uygulama kadar konuya ilişkin yapılan açıklama da hayli problemli görünüyor! Adana Emniyet Müdürlüğü’ne göre ‘kentteki kamuoyu’ bu uygulamadan memnunmuş! Peki nereden anlaşılmış memnuniyet? Bireysel görüşmelerden, 155 Polis Hattı ve elektronik posta yoluyla yapılan geri dönüşlerden...

İnsan düşünmeden edemiyor; bu var olduğu farz edilen ve ‘sınırı belirsiz alkol kullanmış kişiler’den rahatsız olan ‘kamuoyu’, içki içen insanların toplu taşıma araçlarına binmesini, ana caddelerde yürümesini, park ve bahçelerden geçmesini de 155 Polis Hattı’na ya da elektronik postayla Emniyet’e bildirirse ne olacak? Bu insanlar toplumun dirlik ve düzeni gerekçesiyle kentlerden sürgün mü edilecek?