MENÜ

Parayla saadet olmaz

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

İktidar ve başarı... Bu iki kavram olmazsa gezegenin yörüngesinden fırlayıp uzayda unufak olacağına inandırıldık hepimiz. Başarısızlıkla korkutuyorlar bizi. Korktukça başarısız oluyor, başarısız oldukça sürekli korkuyoruz. Bu yıl Beşiktaş’ın iyi bir hocaya emanet edilmediği, rakiplerine göre daha ‘değersiz’ transferler yaptığı inanışı hakim herkeste. Rakiplerinin aldığı her önemli ‘yıldız’ Beşiktaş taraftarının tadını kaçırıyor. Korkuyorlar, “Bu takımla nasıl şampiyon olunur?” diye. Doğrusunu isterseniz ben de diğer arkadaşlar gibi hem hoca, hem futbolcu seçiminde yanlışlar yapıldığın düşünenlerdenim. Yine de bekleyip görmek, aceleci olmamak, şans tanımak ve henüz hiçbir veri olmadan karar verip hüküm kesmekten yana değilim. Bildiğim şu; her zaman ‘parayla saadet olmaz.’ Bir de şunu biliyorum; futbol fena halde hayata benzer ve 4 doğru pas yüzde 90 goldür. Ve yine biliyorum ki; her şeye rağmen bu hayat başka türlü de yaşanabilir... Evet, Beşiktaş’ın transferleri diğerlerine göre pek parlak görünmüyor. Doğru, henüz gerçek anlamda rüştünü ispat etmiş değil hocası. Ve bir kez daha Fenerbahçe’den futbolcu alınarak taraftarda alerji temelli kaşıntılara neden olundu ama... Ama... Futbol başka bir oyun. Bütün bu olumsuz gibi görünen durumlardan olumlu sonuçlar çıkarma işi aynı zamanda futbol. Düşünün, Beşiktaş’ın şu gezegendeki futbol takımlarının çok azının sahip olduğu çok önemli bir şeyi var; taraftarı. Neşeli, yaratıcı, organize, dayanışmayı beceren, bir parça sert ama her zaman farklı. Her eylemleri futbol üzerinden hayata başka bir pencereden bakmak için olanak sağlıyor hepimize. Bir tür örgüt olmayan örgüt, parti olmayan parti gibi... Ne var ki, parası pulu olduğu için takımı yönetenler onlar kadar organize olma yeteneğine sahip değil. Ve sanki futbol, onların söylediklerinden ibaretmiş gibi algılanıyor. Yani ‘iktidar ve başarı’ kavramlarında olduğu gibi ‘futbol ve yöneticiler’ arasındaki ilişki de aynı biçimde kafa karıştırıyor. Sokaktan geçen herhangi bir Beşiktaşlıya, “Geçen yıl takımın en iyi oyuncusu kimdi?” diye sorsanız büyük çoğunluk “Runje” yanıtını verecektir. Peki bu yıl Runje nerede ve bu karar neden alındı, bilen yok. Hesabı kitabı olmayan yöneticilerin yabancı oyuncu kontenjanı için yaptıkları bu kişisel tasarruf takıma olumsuz yansırsa ne olur? Bu ve benzeri soruları rahatlıkla çoğaltabiliriz. Yine de A.Kadir’in şiirindeki gibi, “Başımıza gelen bütün bu şeyler dünyada olmamaktan daha iyi” diyelim ve devam edelim... Evet, Galatasaray ve Fenerbahçe daha pahalı ve daha iyi oyuncuları transferler ettiler gibi görünüyor. Ama futbol sadece bundan ibaret değildir. Futbol, yetenekliler ile daha az yeteneklilerin bir takım olmayı başardığı noktada hepimize dayanışmanın, yardımlaşmanın hayatımızdaki önemini apaçık gösteren bir ‘öğretidir’. Futbol felsefedir, bilimdir, siyasettir. Futbol hayatımızdır. Ve Beşiktaş, bunu hatırladığında ‘o eski duruşuyla’ kendini diğer tüm takımlardan ayıran Beşiktaş olacaktır. Fırsat her zaman var, yeter ki niyet olsun...

YORUM YAZ