Adnan Öztürk'ten 'Kafa Açıcı' bir röportaj

Tam sayfaya yakın verilen röportaj, sayfanın ortasına ‘dehşetli gülümseyişle’ bir de fotoğrafı yerleştirilen Galatasaray İkinci Başkanı Adnan Öztürk ile yapılmıştı. Öztürk başlığa çıkartılan ifadesinde, “Ben olduğum sürece Sayın
Demirören’in o koltukta oturması zor!” diyor ama hemen ekliyordu “Yanlış anlaşılmasın bu bir tehdit değil! Bugüne kadar verdiği kararların neticesi...”
Haberin Devamı ›
Peki, bu bir tehdit değil de ‘belirleme’yse, o zaman cümle içindeki “Ben olduğum sürece” ifadesindeki “Ben”e ne gerek var değil mi?
Ben ise esasen -ne çok ‘ben’ oldu değil mi?-, seçim sürecinde Yıldırım Demirören’e ‘zimni’de olsa destek veren Galatasaray’ın ikinci başkanının ‘Şike Davası’ ile ilgili açıklamalarına takıldım.
Olan biten çabuk unutuldu
Malumunuz 3 Temmuz 2011’den UEFA’nın Fenerbahçe’yi ‘Şampiyonlar Ligi’ne kabul ettiğinin kesinleştiği tarihe kadar binlerceye yakın haber-yorum okuduk-dinledik. Aralarında “Fenerbahçe’ye şu kadar yıl ceza” da vardı, “UEFA sopayı gösterdi” de... Elbette gazeteciler bu haberleri yaparken UEFA’daki kendi kaynaklarına olduğu kadar ‘UEFA dışı güvenilir kaynaklar’ ile ‘UEFA’dan bilgi alabilen önemli kişilere’ de başvuruyorlardı.
Haberin Devamı ›
Vardığımız noktada haberlerin önemli bölümünün birer ‘niyet okuma’ ve ‘arzu edilen sonucun çıkması temennisi’nden öte anlamlar içermediğini hep birlikte gördük. Gördük ama, durumu görenlerin çoğu da
kısa süre sonra olan biteni ‘unuttu’..
Strateji derken...?
Adnan Öztürk röportajda şöyle diyordu; “Stratejimiz, Galatasaray’ı hiçbir şekilde bu kaosun içine sokmadan, camiamıza yakışan bir şekilde davranmak ve bu süreçten hem Türk futbolu hem de kulübümüzün zarar görmeyeceği şekilde çıkmaktı. Bence bu stratejide de başarılı olduk. Bazılarını
kızdırmış olabiliriz, ama tarih bizim haklı olduğumuzu gösterecek.”
Malum strateji uzunlu, kısalı çeşitli taktiklerden oluşur. İnsan, “İzlenen bu stratejinin içinde basınla ilgili taktik varyasyonlar nelerdi?” diye düşünmeden edemiyor, değil mi? Sözü edilen ‘strateji’, okuduğumuz ve ‘doğru bellediğimiz’ kaç habere kaynaklık etmiştir acaba?
Öte yandan Adnan Öztürk, TFF yönetiminin yanlış yaptığını “Demirören’in gitmesi gerektiği”ni söylüyor. Ve belli ki gayet ‘kurnazca’ bulduğu bir hamle yaparak Yalçın Dümer’e soruyor; “Size soruyorum, kalması doğru mu?” Yalçın yanıt verdi mi vermedi mi bilmiyorum, ama sorunun iki ihtimalinden “Kalabilir” yanıtını vermiş olsa Öztürk’ün yüzünü görmek isterdim doğrusu!..
Öyle ya, Galatasaray ve ‘Türk futbolu’ yıl içinde öne sürülenlerin çoğunda olduğu gibi UEFA’da ağır bir sonuçla karşılaşmadığına göre Öztürk’ün TFF’nin ‘doğru davranış’ gösterip ne yapması gerektiğini de sıralaması gerekmiyor mu?..
Beşiktaş'ın büyük açmazı!
Evet, Beşiktaş yönetiminin yükü ağır, bu herkesin malumu.
Lakin, son olarak birinci lige yükselme başarısı gösteren voleybol şubesini ‘dondurunca’, taraftarını bir kez daha dondurdu...
Bu kulübün futbol dışı branşları ileri bir tarihte çözülmesi için buzluğa kaldırılabilecek ‘köftelik kıyma’ mı? O çocukların teri ne uğruna ‘feda’ ediliyor?
Haberin Devamı ›
Bugün Beşiktaş’ın herkesten aynı ölçüde para bekleyen ‘feda’ya değil, herkesin gücü oranında katılacağı ‘dayanışma’ya ihtiyacı var. Bunun için de ‘moral seviyeyi’ yüksek tutmak gerek.
Fakat...
Son ana kadar hangi statta oynayacağı belli değil, “Kombine al” deniyor...
Taraftar “Kombineler biraz pahalı” diyor, “İşinize gelirse” tonundan konuşuluyor.
Hoca tercihi ile ilgili eleştiriler “Kimseyi takmam ben böyle istiyorum” denilerek kestirilip atılıyor.
“Delikanlı adam renkli takım tutmaz” pankartı asılan tribündeki çocuklara inat, yeniden ‘kırmızı forma’ dikiliyor.
Takımın biri milli, banko iki oyuncusu gönderilip macera aranıyor.
Katkı sağlayacak her görüş sürece dahil edilmeli ki insanlar da ‘taşın altına elini sokup’ dayanışma göstersin.
Hem insanları kaale almayıp hem ‘pamuk eller cebe’ jargonuyla konuşmak... İşte Beşiktaş yönetiminin ‘büyük açmazı..’