Netanya'dan sonrasına bakın!

Haberin Devamı ›
Birine tavla öğretmek çok zordur. Temel bilgileri aktardıktan sonra, karşınızdakinin tüm incelikleri sökebileceğini düşünürsünüz! En büyük yanılgı da bu zaten! Oysa oynaya oynaya geliştirecektir kendisini ve her geçen gün ustalığa doğru yol olacaktır. Oyunun başlangıcında ‘pulların dizilişi gereği’ dersiniz ki, ‘3-1, 4-2 gibi arasında iki fark olan zarlar kapı alır, kapı da önemlidir!’ Ama oyun ilerler, pulların dizilişi değişir, karşınızdaki ‘hâlâ iki farklı her zarın kapı alacağını sanır!’
İşte Rijkaard’ın yerleştirmeye çalıştığı 4-3-3’e futbolcuların bugün verdiği tepki de üç aşağı-beş yukarı buna benziyor. Yani temel bilgiler anlatılmış, pek çok şey hafızaya kaydedilmiş, ama iş uygulamaya geldiğinde sık sık ‘trak’ durumu söz konusu!
Kaleciden elle stoperler ya da kanat bekleri aracılığıyla başlatılan oyun, ilkin defansif orta sahaya aktarılan top, ardından hücum yönü gelişmiş orta saha derken, rakip alana yerleşme... Orada da yine bol ve seri pas alt yapılı, araya veya kanatlara atılan toplar, sıfıra inmeler, içeri kat etmeler ve de üçüncü bölge dışında çalıma asla izin vermeyen bir anlayış uygulaması... Top rakibe geçtikten sonra alınacak pozisyon, hücuma destek verenin yerinin doldurulması, hızlı bir stoper, oyun sahasının boyunu kısaltma vs... Bu ilkeler ve çok daha ötesi alt alta sıralanır gider... Ama o güne kadar topu her ayağına aldığında iki-üç çalım atmadan ya da kendi çevresinde şöyle bir dönmeden rahatlamayan bir futbolcuların, yeni düzende top ayağına geldiğindeki ruh halini düşünebiliyor musunuz! Topu kalecisinden almış, önü boş, rakip alana doğru hareketlenen bir Sabri veya Servet örneğin... O an Rijkaard’ın günlerden bu yana söylediği sözler kulaklarında çınlamaya başlamaz mı? “Topu sürmeyin, çalım atmayın, garanti kısa ve çabuk paslarla ilerleyin. Kaptırırsanız yanarız!” İşte o anda ikisi de donar kalır, bildiğini de unutur üstelik!
İşte Galatasaray’ın sahadaki ‘geçici’ dağınıklığının nedeni budur. Onun için diyorum ki hep, “Durun hele, daha Tobol bir, Netanya iki... Biraz sabır!” Şimdilerde bir şeye dikkat etmek gerekir, Sarı-Kırmızılılar her maç üstüne mi koyuyor, yerinde mi sayıyor? Önemli nokta bu!