Milli takımı bırak Hakan
Haberin Devamı ›
Galatasaray, yıllardır ısrar edilen bir yanlışı daha terk etmenin sinyallerini verdi. Nedir bu? Hava topu üstünlüğü bulunan Hakan Şükür’ü gören herkes topu şişiriyordu daha düne kadar. Kalli’nin futbol felsefesi doğrultusunda Konya karşısında bu abukluğa son verildi. Ancak bakalım bu öğretiyi skor bakımından istediğini henüz elde edemedikleri ve sürenin azaldığı anlarda da panik yapmadan uygulayabilecekler mi? Önemli olan bu! 90 artılarda bile hâlâ 3 şişirme yerine, 1 sıfırdan orta yapmayı zorlarlarsa, ancak o zaman sabır ve disiplin isteyen, ne pahasına olursa olsun paniği reddeden bu öğretiyi benimsemişler anlamı çıkartabiliriz. Bunu başardıklarına ikna olduğumuz andan itibaren de, Konya maçındaki gibi ‘10 pozisyonda 6 gol’ gibi verimli yüzdeleri skora yansıtan bir Galatasaray müjdesini verebiliriz.
Konyaspor maçında ayrıca, Hakan Şükür’ün gezerek oynamasını, sıfıra inip kesmesini, asist yapmasını, gol atmasını, savunmaya yardımını, alıp vermelerini, hücum presini izledik uzun bir aradan sonra... Demek ki, doldur-boşaltlar sorununun kaynağı, Hakan’ın boyunda, yaşında, bunalımlarında, Nonda’ya penaltıyı attıran takım içindeki otoritesinde değilmiş!
Aslında Hakan’ın atacağı sadece bir adım var bu saatten sonra; Bir daha giymemek üzere Ay-Yıldızlı formadan affını istemek ve kendini tamamen Galatasaray’a vermek. 36 yaşına karşın hem fizik, hem de beyin olarak pek çok kulvarda aynı anda iş yapar Hakan, bundan eminim. Ancak bazıları; yangından ilk kurtarılacaklar listesinin başında yer alması gereken koca Kral’ı, irtifa kaybeden balondan ilk atılacak ‘olsa da olur, olmasa da’ listesine sokma girişimlerinden asla vazgeçmeyecektir, bundan da eminim.
Bu arada kolcu Emre konusunda kamuoyu vicdanı ikiye bölünmüş durumda. Yarısı ‘Ceza verilsin’ görüşünde, diğer yarısı ise ‘Cezaya gerek yok’ diyerek, o kolu hak ettiğimizi düşünüyor. Mesleki dayanışma adına Emre hakkında meslektaşlarımın yaptığı tüm eleştirilere katılıyorum, ama mesleki etik adına da diyorum ki, birazcık da özeleştiri lütfen! Öteki yüzde 50’yi yok saymamalıyız!