MENÜ

İlk kupa ötekilerin!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Sonra bu içerik ‘iyi oyunu ortaya koyacak ruh hali ve sporcuya yakışan davranış’ şeklinde geliştirildi. Bir adım sonrasında ‘iyi oyunu oluşturabilmek için, oyuna (herhangi bir şekilde) katılan her kişi ya da kurumun mutlak şekilde yerine getirmek zorunda olduğu davranış biçimlerinin tümü’nü kapsamaya başladı. Hatta daha da gelişerek, bugün sadece spor sahalarını değil, günlük yaşamın her alanında ‘tam dürüstlüğü’ ifade eder hale geldi. Olayın salt sportif yönüne gelirsek; 1974 yılında Uluslararası Fair Play Komisyonu tarafından hazırlanan ‘Fair Play Deklarasyonu’nda özetle, “Kendisine ve dolayısıyla diğerlerine (rakibine, takım arkadaşlarına, hakemlere, izleyicilere ve kamuoyuna) saygıya dayanan bir hayat görüşüdür. Bu görüş her ne pahasına olursa olsun kazanmayı, başarılı olmayı reddetmektedir” yazar ve sadece sporcuları değil, izleyicileri, yöneticileri, hakemleri, basın mensuplarını, kısaca herkesi bu sorumluluğu paylaşmaya çağırır. Sporun özü yarışmaktır, ama eşit şartlarda ve namuslu bir şekilde olursa değerlidir, anlamlıdır. Rakibinin takılıp düşmesi, sakatlanması, haksız yere geri düşmesi gibi durumlarda ona bir şans daha vermektir yani... Hakemi aldatarak penaltı kazanmak, rakibini haksız yere sayısal olarak eksilterek avantaj sağlamak, elle gol atmak, rakip futbolculara gözdağı vererek performanslarını düşürüp kazanmak ise Makyavelist bir yaklaşımdır. İtalyan düşünürü Machievelli’nin ‘Makyavelizm’ olarak isimlendirilen, özetle ‘amacın aracı meşrulaştıran, her türlü ahlak ilkesini hiçe sayan görüşü’ ile Fair Play düşüncesi taban tabana zıt düşmektedir. Bizce spor alanlarına haklı ve dürüstçe olmak kaydıyla ‘zafer kazanılmalıdır’ görüşü egemen olmalıdır. ‘Biri siyasi, diğeri sportif bir kavram, birbirini karşılaştırmamak gerekir’ görüşünü savunanlar olabilir. Biri devletin geleceğini güvence altına almak istemekte, diğeri ise ‘sadece bir oyunu temsil eder’ iddiasında bulunanlar da çıkacaktır. Ancak Fair Play’in günümüzde taşıdığı anlam, sadece spor sahalarını değil, günlük yaşamın her alanında ‘tam dürüstlüğü’ ifade ediyor artık. İşte bunu bir ‘spor felsefesi’ olarak kabul ettiğimiz zaman, dürüst yarışmanın kazanmaktan daha önemli, daha onurlu, daha değerli olduğunu da anlayacağız ve de alkışlarımızı sadece kağıt üzerinde kazanana değil, Fair Play ruhu ile yarışarak kaybedene de pay edeceğiz. ‘Edeceğiz de, Fenerbahçe gibi seremoniye bile çıkmazsa ne yapacağız’ derseniz, işte ona yapacak bir şey yok. Bu davranışı gösterenler için birincilik dışında hiç şeyin anlamı yok olduğu anlaşılıyor. Demek ki sözümüz onları kapsamıyor, daha doğrusu onlar kapsama alanı dışında kalıyor. Zaten sorun da bu değil mi; Fenerbahçe ve ötekiler!

YORUM YAZ