Gitti gidiyorb nasılsa, vurun

Haberin Devamı ›
Yıllardır sistemli olarak tu-kaka gösterilmeye çalışılan Adnan Polat’a çok kızgın... ‘Gitsin’ diyor, başka bir şey istemiyor. ‘Niçin’ diyorum. “60 yaşımı aştım, futbolda böylesine kötü bir dönem görmedim” diyor. Haklı, çünkü o Çamlıbelli Kuru Mustafa, sıradan bir taraftar, böyle düşünmesi çok normal, çünkü köydeki üç-beş Fenerbahçeli sürekli kızdırıyor. Buna dayanamıyor, derdinin başı da bu, sonu da...”
Gelelim bizim spor/futbol yazarları köyümüzün Kuru Mustafaları’na... Onların çoğu da Çamlıbelli adaşı gibi düşünüyor, yazıyor, çiziyor maalesef. Ne farkları var Çamlıbelli’den... O zaman ver kalemi gerçek Kuru Mustafa’ya, en azından duygularını/düşüncelerini karşılık ummaksızın yazar/çizer/anlatır, zigzagsız hem de dosdoğru!
Yahu bir farkımız olmayacak mı spor yazarı olarak bizim Çamlıbelli Kuru Mustafa’dan. Hani gözle görülür, elle tutulur, yani somut gelişmeleri gözönünde bulundurmadan, ‘tamamen duygusal mı’ yazıp konuşacağız. Hamasete mi sarılacağız, herkese göre değişebilen/uygulanabilen kavramlar üzerinden yapacağımız çıkarım, ne kadar sağlıklı ve kabul edilebilir olabilir.
Yıllardır Galatasaray’ın borç batağında debelendiği, hemen her gün 9 sütun manşetlere konu olurken, Florya’nın bakkalı, çakkalı kuyruğa girmiş alacakları için Galatasaraylı bir yönetici bulma peşinden koşarken, o bugün ortalıkta fink atanlar köşe bucak kaçarken sorumluluk almamak için... O günleri anan var mı artık. Bugün ne konuşuluyor peki, etik, butik, gotik, futboldaki başarısızlık. Eee, bu ekonomik iyileşme, borçların döndürülebilir hale gelmesi, 100 milyon Dolarlık hibe sonucunda mı oldu. Sahi, 100 milyon Dolarla gelenler, bunu kulübe hibe mi edecek, borç mu verecek. Tamam, Polat’a vurun da, hakkını da teslim edin birazcık olsun. O dilinizden düşürmediğiniz etik, gotik, butik, duruş, yatış, kalkış hatırına!